Whatsapp İletişim Hattı
Menü

İmam Ahmed Bin Hanbel Kimdir? (Mihne olayı ve Mücadelesi)

Dört büyük mezhep imamından biri olan, Mihne olayı ile şöhret bulan büyük muhaddis, fakih, müçtehit  İmam Ahmed bin Hanbel'in hayatı sizlerle...

14 Nis 2025
İmam Ahmed Bin Hanbel Kimdir? (Mihne olayı ve Mücadelesi)

Hanbeli Mezhebinin kurucusu, İmam Şafii’nin talebesi, ilim uğrunda her türlü fedakarlığı gösteren, Kur’an mahluktur anlayışını reddeden büyük muhaddis, fakih, imam Ahmed bin Hanbel bin Hanbel bin Hanbel’in hayatı, eserleri, talebeleri ve mücadelesini siz değerli okuyucularımız için derledik.

Ahmed Bin Hanbel Hayatı

İmam Ahmed adıyla ve Ebu Abdullah künyesiyle meşhur olan Ahmed bin Muhammed bin Hanbel, hicri 164 (miladi 780) yılında Bağdat’ta dünyaya gelmiştir. Dedesi Hanbel bin Hilal, Emeviler Dönemi’nde Serhas’a vali olmuş, Abbasi devleti kurulduğunda da onların tarafına geçmiştir. Küçük yaşta dedesini ve babasını kaybeden Ahmed bin Hanbel annesinin himayesinde büyümüştür. Maddi sıkıntılar içinde hayatını devam ettiren, babasından kalma bir evin ücretiyle kıt kanaat geçinen Ahmed bin Hanbel, Halife Mütevekkil’in kendisine vaad ettiği kese kese altını reddetmiş hayatının sonuna kadar takva ve zühd içerisinde yaşamıştır.

İlim Uğrunda Gösterdiği Gayreti

İmam Ahmed bin Hanbel, çocukluğunu ilmin merkezi olan Bağdat’ta geçirmiştir. Küçük yaşlarda Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmiş, ahlakı ile toplumda sevilen bir kimse olmuştur. Yaşıtlarından farklı oluşu alimlerin dikkatini çekmiş, Heysem bin Cemil onun hakkında şöyle demiştir: “Eğer bu genç sağ olursa zamanının halkının imamı olur.’’ Kur’an-ı Kerim’i ezberledikten sonra Bağdatlı alimlerden Arapça ve fıkıh dersleri alıp hadis öğrenmeye başlamıştır. Kendisinden en çok hadis yazdığı hocası Vekî‘bin Cerrâh olmuştur. Fıkıh ve fıkıh usulünü İmam Şafii’den öğrenmiş, büyük muhaddis Hüşeym bin Beşir, Süfyan bin Uyeyne, Abdürrezzâk b. Hemmâm, Abdurrahman bin Mehdi, Yahya bin Said El-Kattan gibi alimlerden çeşitli dersler almıştır. El- Müsned’den öğrendiğimize göre hocalarının sayısı 280 kadardır. Ahmed bin Hanbel, ömrünün ilk zamanlarında hadis ilmine yönelmiş ve Ebu Hanife’nin talebesi ve zamanın Bağdat Kadısı olan İmam Ebu Yusuf’tan hadis dersi almıştır. Onun hakkında şöyle demiştir: ‘’ Kendisinden ilk hadis yazdığım kimse, Ebu Yusuf’tur.’’

Bağdatlı muhaddislerden ilim aldıktan sonra hadis ilmine devam etmek üzere yola koyulan Ahmet İbni Hanbel, bu uğurda Kufe, Basra, Medine, Mekke, Halep, Dımeşk ve Cezireye ilmi yolculuklar yapmıştır. İmam Ahmed bin Hanbel’in hadis öğrenmek maksadıyla beş defa Hicaz’a gittiği rivayet edilmiştir.  İlk seyahatinde İmam Şafii ile Mescid-i Haram’da görüşmüş, ondan fıkıh ve hadis dersleri almıştır. 

Ahmed bin Hanbel için en uzun ve yorucu yolculuk Abdürrezzâk bin Hemmâm’dan ilim almak için Yemen’e gitmesidir. Uzun süren yollar, parasızlık ve açlık onu bir an bile ilim almaktan geri bırakmamıştır. Cerîr b. Abdülhamîd’den arkadaşlarıyla birlikte hadis ilmi almayı çok istemişse de maddi yetersizliklerden dolayı Rey’e gidememiştir. Beş defa Hacca giden bunlardan üç seferini yaya olarak gerçekleştiren Ahmed bin Hanbel’in seyahatlerindeki önemli hedeflerinden birisi de Hicaz’da bulunan muhaddislerle görüşüp onlardan istifade etmek olmuştur. Hadis alanındaki derin bilgisi ve güçlü hafızası ile ismini duyuran İmam Ahmed bin Hanbel Hicaz bölgesindeki muhaddislerin yanına vardığında istediği hadisleri memnuniyetle kendisine rivayet ederlerdi.

İmam Ahmed bin Hanbel’in talebeliği 40 yaşına kadar sürmüş bundan sonra da hadis okutmaya, talebe yetiştirmeye başlamıştır. İlminden istifade etmek isteyen 5000 kadar talebesi ondan hadis dinlemek için toplanır, bunlardan 500 kadarı hadisleri yazarken kalanları da edep ve ahlakından istifade etmeye çalışırdı.

Ahmed bin Hanbel’in ilim uğrunda katlanmadığı çile, göze almadığı zorluk kalmamıştır. Bu uğurda pek çok İslâm beldesini dolaşıp, önüne çıkan zorluklara rağmen yılmadan devam etmiştir. Kitap çantalarını daima sırtında taşımıştır. Bir seferinde onu tanıyan birisi ezberlediği hadîs-i şerîfin ve yazdığı notlarının çokluğunu görerek: “Bir Kûfe’ye, bir Basra’ya gidiyorsun! Ne zamana kadar böyle devam edeceksin?” diye sorunca, Ahmed bin Hanbel hazretleri “Hokka ve kalem ile mezara kadar...” diyerek cevaplamıştır.

Mihne Olayı ve Mücadelesi

 Ahmed bin Hanbel yalnızca ilmi ile değil İslam uğrunda verdiği mücadelesi ile de ardından gelen nesillere büyük bir miras bırakmıştır. İslam akidesi ile çatışan fikirlerin bizzat yöneticilerin baskısıyla kabul ettirilmeye çalışıldığı bir dönemde İslam alimine yakışanı yaparak tüm işkence ve baskılara rağmen hakkı savunmuştur. Adı tarihte “Mihne Günleri” olarak anılan bu dönemin en büyük fitnesi “Kur’an-ı Kerim Kelamullah mı yoksa mahluk mu?” sorusu olmuştur.

Dönemin Abbasi halifesi Me’mun, halifeliğinin son zamanlarında her şeyi akıl ile açıklamaya çalışan ve ehli sünnetin yolundan ayrılan Mutezile’nin etkisinde kalarak İslam alimlerini “Kur’an mahluktur” anlayışını kabul etmeye zorlamıştır. Başlangıçta alimlerin bir kısmı itirazlarda bulunsa da otoritenin baskı ve zulmü sebebiyle birçoğu bu görüşü kabul etmiştir. Ancak Ahmed bin Hanbel “Kur’an Mahluktur” anlayışını kabul etmediğini açıkça beyan etmiş ve bunun neticesinde hapse atılmıştır. O sırada Tarsus’ta bulunan halife Me’mun Ahmed b. Hanbel ile görüşmek isteyince kendisiyle aynı düşüncede olan Muhammed b. Nuh ile birlikte, Vali İshak b. İbrâhim tarafından zincire vurularak Bağdat’tan Tarsus’a götürülmüştür. Rakka’ya vardıklarında halifenin ölüm haberini almaları üzerine tekrardan Bağdat’a yola çıkmışlardır. Sıkıntılara daha fazla dayanamayan Muhammed bin Nuh dönüş yolunda vefat etmiştir. Yeni halife Mu ‘tasım Billâh kardeşi Mem’un’un siyasetini devam ettirmiş ve İmam Ahmed bin Hanbel’in hapsedilmesini istemiştir.  Hapsedildikten bir yıl sonra halife Mu’tasım huzuruna çağırarak Kur’an mahluktur anlayışını savunan alimlerle İmam Ahmed’in münakaşalarını dinlemiştir. Halife, Ahmed bin Hanbel’in İslam’ın bu konudaki sahih görüşünü ayet ve hadisler ışığında açıklaması ve tüm baskılara rağmen haktan sapmaya meyletmemesi üzerine işkenceye tabi tutulmasını emretmiştir. Şiddetli kırbaç darbeleriyle inlediği halde orucunu bozmadığı ve haktan vazgeçmediği görülünce işkencenin dozu artırılmış ve kızgın kum çöllerinde cellatların acımasız kırbaçlarına maruz bırakılmıştır. “hadiste müminlerin emiri” sayılan Ali bin Medini imam hakkında şöyle demiştir: “Allah bu dini ridde günü Hz. Ebubekir ile mihne günü de Ahmed bin Hanbel ile yüceltmiştir.” İmam Ahmed bin Hanbel iki yıl dört ay boyunca haktan vazgeçmediği için işkencelere maruz kalmıştır.  

Halife Mut’asım’ın vefatıyla yerine geçen oğlu Vasık bin Billah ‘’Kur’an mahluktur’’ meselesini medreselerde resmi olarak okutmuştur. Bu yanlış inanış resmiyet kazanınca galeyana gelen ve halkı kışkırtmak isteyen bazı kimseler İmam Ahmed’in kapısına gelmiştir.  Gelenlere yaşananların yanlış olduğunu ve bunun karşısında sabretmek gerektiğini dile getirmesi üzerine halife tarafından halkla konuşması yasaklanarak eve hapsedilmiştir. Vasık ölene kadar devam eden bu durum sebebiyle büyük   imam Ahmed bin Hanbel bin Hanbel ibni Hanbel cuma namazlarına dahi gidememiş, hadislerini beş yıl boyunca sadece oğullarına rivayet edebilmiştir. (Zehebî, XI, 264-265)

Ahmed Bin Hanbel Nasıl Öldü?   

Yaşının ilerlemesi ve bedeninin yorulmasıyla beraber halsiz düşen Ahmed bin Hanbel, vefat edeceğini hissedince yanında bulundurduğu Rasulullah’ın (sav) üç tel saçından ikisini gözlerine, diğerini dilinin üzerine koymalarını vasiyet etmiştir. İşkence günlerinde olduğu gibi kelime-i şehadet getirerek oğullarının ve akrabalarının buna şahit olmasını istemiştir. 12 Rebîülevvel 241 Cuma günü (31 Temmuz 855) Bağdat’ta Rabbine kavuşan İmam Ahmed’in cenazesine tahminlere göre 800 binden fazla Müslüman katılmıştır.

Hadis İlmindeki Yeri

 İmam Ahmed’ bin Hanbel’in hayatının yegâne uğraşı hadis olmuştur. Hayatındaki en küçük işleri bile Allah Rasulü’nün (sav) hadislerine ve sünnetine göre idame ettirmiş, yazmış olduğu her hadis ile mutlaka amel etmiştir. Kendisinden fetva istenildiğinde de hadislere dayanarak fetva vermiştir. Ebû Zür‘a er-Râzî’nin birlikte yaptıkları müzakerelerdeki tespitine göre Ahmed bin Hanbel yedi yüz bin veya bir milyon rivayeti mükerrerleriyle birlikte biliyordu. Oğlu Abdullah da bu görüşü doğrulamakta, babasının bir milyon rivayet derlediğini, kaleme aldığını ve bununla birlikte de bütün rivayetleri tek tek ezberlemeyi kendisine şiar edindiği söylemiştir.

İmam Ahmed bin Hanbel’e göre bir kimsenin fakih sayılabilmesi için öncelikle muhaddis olması, -en az- 400 bin hadisi ezbere bilmesi ve sıhhatinden emin olunmayan rivayetlerle fetva vermekten kaçınması lazımdır. Allah Rasulü’nün (sav) “Fetva verme hususunda pek cüretkâr davrananlarınız, ateşe atılmakta en cüretkâr olanlarınızdır.” hadisi hakkında soru soran İshak bin Hani’ye hadisteki tehdide muhatap kişinin duymadığı hadisler hakkında fetva verenler olduğunu söylemiştir. Hadis kitaplarına sahip olmak ile onların içindekilere hâkim olmanın aynı şey olmadığını, bu rivayetlerin mahiyetini bilmek gerektiğini bildirmiştir. Bu durumda olan birisinin durumunu oğlu Abdullah babasına sorduğunda, kuvvetli bir sened ile çürük bir senedi, zayıf bir hadisle değersiz bir rivayeti ayırt edemeyenlerin kitaplarda bulunan hadislerle amel edebilmesi için bu alanda otorite sayılan alimlerden faydalanması gerektiğini dile getirmiştir.

Sahih hadisleri iyi bilmesine rağmen El-Müsned adlı eserinde bazı zayıf hadislerin bulunması hadis toplarken aradığı birtakım şartlardan kaynaklanmaktadır. Yalancı olduğu hadis alimlerince belirlenmiş kimselerden kesinlikle hadis almamıştır ancak doğru sözlülüğü, güvenilirliği, dindarlığı ile tanınan fakat bazı hadis şartlarının taşımayan ravilerden hadis almıştır. Bunun nedeni, tüm insanların aradığı hadisi bulacağı büyük bir hadis külliyatı oluşturmak istemesidir. Kendisinin nass ifade eden konulardaki hadisleri alırken son derece titiz davrandığı, hüküm içermeyen, yalnızca iyi davranmaya teşvik eden ve Rasulullah’a isnat edilmeyen hadislerde aynı şartları aramadığı rivayet edilmiştir. (Hatîb, el-Kifaye, sy 134) Hem Ahmed bin Hanbel’in hem de çevresindeki muhaddis arkadaşlarının bu noktada müsamahakâr davranmalarının sebebi olarak buna benzer rivayetleri başka tariklerle takviye edebilecekleri düşüncesinden ileri gelmektedir. Şu nokta gözden kaçırılmamalıdır ki, Ahmed bin Hanbel zamanında hadisler sadece zayıf ve sahih olarak ikiye ayrılmaktaydı. Bu nedenle bugün hasen kabul edilen bazı rivayetler o dönemde zayıf hadis sayılıyordu. Faziletli, iyi davranmaya sevk eden ameller konusunda delil olabileceğini söylediği zayıf hadisler bugünkü bağlamda düşünüldüğünde zayıf rivayetler olarak değil hasen olarak adlandırılan hadislerdir. Kıyasa tercih edilen, zayıf olan hadisler de aynı şekilde hasen rivayetlerdir. Ölüm döşeğinde bile eserinde bulunan zayıf hadisleri temizlemeye çalışması, güvenilir olmayan ravilerden alınan ve garib sayılan hadislere karşı olması onun bu konularda müsamahakâr olmadığının en bariz delillerindendir.

Üçüncü tabaka hadis münekkitlerinin en titizi olarak Ahmed bin Hanbel ve onun en yakın arkadaşı Yahyâ b. Maîn kabul edilir. Ebû Hâtim er-Râzî, Nesâî, İbn Sa‘d, İclî, İbn Hibbân gibi bu alanın otoriteleri sayılan kimselerin onun hakkında güvenilir bir ravi, hadisin gerek fıkhını gerekse tefsirini bilen hafız olduğunu söylemeleri onun hadis alanındaki yerini belirtmeye yeterlidir. Hadis hafızı Sâlih Cezere yetişen muhaddisler içerisinden hadis fıkhını en iyi bilenin o olduğunu söylemiştir. Pek az muhaddisin bilgisinin olduğu ilel konusunda görüşlerini anlatan ve bu alandaki eserlerden ilk sayılan Kitâbü’l-ʿİlel ve maʿrifeti’r-ricâl’ adlı eseri bunu doğrulamaktadır. İlelü’l-Hadis ilmi, hadis tenkitçilerinin en çok emek verdikleri ve en çok zorlandıkları ilim dalıdır. İlelü’l-hadis ilminde söz sahibi olabilmek için hadislerin nüshaları ve ravilerin halleri hakkında ileri düzeyde tecrübeli olmak gerektiğinden bu alanda eser yazan hadisçilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olmuştur. İbni Hanbel de bu alanda en çok hizmet eden hadisçilerin başında yer alır. İbni Hanbel’in ilel hakkındaki görüş ve uygulamaları oğlu Abdullah tarafından el-İlel ve Ma’rifetü’r-Ricâl isimli kitabında toplanmıştır. Ahmed İbni Hanbel’in bu eseri, kendisinden önce bu alanda fikir beyan etmiş mütekaddimin (önceki) hadis tenkitçileriyle, daha sonra gelecek hadisçiler arasında köprü görevi görmektedir. Ayrıca bu kitap zengin muhtevasıyla kendisinden sonra yazılacak tüm ilel ve hadis usulü eserlerinin ilk kaynağı olma özelliğini barındırmaktadır.

 Ahmed bin Hanbel’in hadis rivayetinde otorite sayılmasının birçok nedeni vardır:

  • Ezberinde olmasına rağmen bir hadis sorulduğunda onun için mutlaka kitaba bakması,
  • Bazı hadislerde yalnızca ‘’li, ve, ev, bi, ileyhi, aleyhi’’ gibi küçük ayrıntılardan dolayı şekli farklılık olsa bile büyük bir özenle bunları ayırması,
  • Rivayetlerde âlî isnadaramanın seleften kalma bir sünnet olduğunu belirterek âlî rivayetlere daha çok ihtimam göstermesi,
  • Bir hadisi içerdiği hükümlere göre ilgili bablarda parça parça rivayet etmeyi uygun görmemesi,
  • Kendisine bir hadisteki yabancı bir kelimenin manası sorulduğunda bunun o dili bilen kimselere sorulması gerektiğini belirtip Peygamberin bir buyruğu hakkında asla zan üzerine konuşulmamasını söylemesi

Ondaki bu hasletler hadis noktasında ne kadar ince düşündüğünü göstermekte ve Allah Rasulü’nden gelen rivayetler konusundaki hassasiyetini kanıtlamaktadır.

İmam Ahmed hapishanedeki ve kendi evinde göz hapsine alındığı süreç dışında hadis rivayetini asla bırakmamıştır. Ev hapsi altında olduğu süreçte halifeden korktuğu için hadis rivayetinde bulunmadığı iddia edilse de cuma namazına bile çıkmasına müsaade edilmeyen   imam Ahmed bin Hanbel bin Hanbel yine de kendi çocuklarına hadis rivayetinde bulunmaya devam etmiştir.

Halife Mütevvekkil oğlu Mu’tezz için özel hadis dersi okutmasını istediğinde yöneticilere imtiyazı kabul etmediği için reddetmiştir.

Fıkıh İlmindeki Yeri

Ahmed bin Hanbel’in kendine has bir üslubu vardır. Müçtehit bir içtihadını bırakıp başka bir içtihatta bulunabilir.  İmam Ahmed bu sebeple fıkhi bir eser kaleme almamıştır. Bağımsız bir müçtehit olmasından kaynaklı talebeleri onun görüşlerini ve fetvalarını yazmış, ölümünden sonra da nispet ettikleri kitapları öğrencileri ortaya çıkarmıştır. Müçtehit bir alim olan Ahmed bin Hanbel kendisine bir soru sorulduğunda Kur’an ve sünnette onu bulamazsa ‘’bilmiyorum’’ der, susardı. Hanbeli kitaplarında ona nispet edilen çelişkili rivayetlerin bulunması içtihatlarının yazılmasına izin vermemesi konusunda o görüşü haklı çıkarır. Ahmed bin Hanbel, zaruret halinde kıyas yaptığı için fetva verme usulünde sahabi ve tabiin fetvalarını naklederek hüküm bildirirdi. Ona has olan usul de buydu. Halk arasında tanınmasına, tavrından ve görüşünden vazgeçmeyip sevilmesine sebep olan ‘’Halku’l Kur’an’’ meselesinde işkenceler görmesi, hapis hayatı yaşaması onu devrinin en önemli alimi ve müçtehidi kıldı. Hanbeli fıkhını nakledenler arasında imamın oğulları Abdullah ve Salih bin Hanbel, Abdülmelik b. Abdülhamid Mihran Meymunî, Muhammed b. Hâni Ebu Bekr Esrem, Harb b. İsmail Hanzalî Kirmanî, İbrahim b. İshak Harbi, Ahmed b. Muhammed b. Hacca Ebu Bekr, Ahmed b. Muhammed b. Hasan Ebu Bekr Hallal bulunmaktadır. İmam Ahmed’ bin Hanbel’in fetvalarını Ebu Bekr Hallal, Câmiu'l-Kebîr adlı eserinde toplamış, Hanbeli mezhebinin en çok elden ele dolaşan kitabı ‘’el Muhtasarı’’ yazmıştır.

Farklı görüş ve rivayetler olduğunda İmam Ahmed bin Hanbel senedi kuvvetli olanı tercih etmiştir. Talebeleri onun sözleriyle fiilleri arasında ayrım yapmaz; fiillerini mezhebe delalet sayarlardı.  Hadisin delalet etmiş olduğu anlam onun mezhebi sayılırdı. Bu açıdan Müsned Hanbeliler için en önemli kaynaktır. Ahmed bin Hanbel, rey ile hüküm çıkarmaktan ziyade sünnetin aktarıcısı konumunda olmuştur. Sahabenin ihtilaflı rivayetlerinde rivayetleri olduğu gibi aktarır, tercih yapmazdı. Onların her birini ‘’Udul’’ olarak görürdü.

İmam Ahmed bin Hanbel “Eşyada asıl olan ibahadır’’ görüşü ile mezhep müntesiplerini mübah konularda serbest bırakmıştır. Ayrıca kıyasa zayıf delil nazarıyla bakan ilk müçtehittir. O, Kur’an ve sünnetin dinde hüküm koyan iki temel kaynak olduğunu söylemiş ve nassın işaret etmediği konularda akıl yürütme ile fiilleri dini alana bağlamamıştır. Rey ve kıyasın şer’i bir delil, bağlayıcı bir hüküm kaynağı göz önüne alınırsa, İmam Ahmed ’in ekolünün tam manasıyla Kur’an ve sünnet sınırları içinde kalarak fıkıh ilmini cihattan bile yüksekte tuttuğu görülmektedir. Bunları değerlendirdiğimizde İbni Ahmed’in fakih olmadığını ileri süren, onu sadece hadis alanına indirgeyen mantığın tutarsızlığı ortaya çıkmaktır. Fakih deyince insanların fıkha dair kitap yazan müçtehidi anlamalarıysa mesele bu durumda İmam Azam Ebu Hanife de bunu yapmamıştır. İmam Azam’ın da fıkhi bir kitabı yoktur. Ona dair eserlerin hepsi o vefat ettikten sonra talebeleri tarafından tertip edilmiştir. İmam Ahmed Kur’an ve sünneti esas aldığı gibi sedd-i zerâyi', mesâlihi mürsele, istishâb delillerini kullanmıştır. Onun fıkıh usulü yöntemi şu şekildedir; nass varsa öncelikle nassı kullanmak sonra sahabe fetvalarını, Mürsel ve zayıf hadisleri kullanarak hükme ulaşmaktır. İcma noktasındaki görüşü de anlamlıdır. O, Ümmet-i Muhammed’in delalet üzerinde birleşmeyeceğini kabul eder ve İslam ulemasının herhangi bir hüküm üzerinde ki ittifakına kimsenin karşı gelemeyeceği doğrudur der. Karşıt bir görüş olup olmadığı bilinmeden icma vardır diye hüküm vermek doğru değildir. (İbn Teymiyye, Fetava, I, 406) icma vardır hakkında denilen bir hüküm yalızca bir kelime de olabilir. İmam Şafi her asır da her memlekette ihtilaf olabilir diye söylemiştir. Dinin temel esaslarında icma kaçınılmaz olup tali hükümlerde de icmaya kimse zorlanılamaz. İbni Hanbel, icma iddiasının yalan olabileceğini, araştırmadan kaçınıp öyle olabilir diyerek icma vardır saplantısına düşülebileceğini, insanların belki de bu noktada ihtilaf ettiğini ama bunun bilinmediğini, muhalifi bilinmeyen bir icmanın nasların önüne geçtiği durumda da nasların ta’til edilmiş olacağı görüşünü beyan etmiştir. Her icma sanıldığı gibi icma olmayabilir. Bir alimin karşısına karşıt görüşü olduğunu bilmediği konular çıkabilir ve alim o meseleyi geçmiştekilerden olduğu gibi iktibas edebilir lakin onların görüşüne ters bir hadis bulunduğu durumda da hadise uyulması ve hakkında icma vardır denilen konunun reddi vacip olur. Çünkü İslamda temel kaidelerden birisi hadislerdir ve hadis bağlayıcıdır. Müçtehit ihtiyaten ‘’aksini bilmiyorum’’ demelidir. Buradan anlaşılıyor ki İmam Ahmed mutlak olarak icmayı reddetmez; bilgi problemi açısından ihtiyatlı olmayı uygun görür.

Ahmed İbni Hanbel fıkhı temellendirirken nasları selef gibi almış, onlar gibi anlamaya özen göstermiştir. Sünnet onun için usulde ikinci bir delil gibi gözükse de fıkhının hayata geçirilmesinde Kur’an ile aynıdır. Sünnet asla Kur’an’ın zahiri ile çelişmez. Sünnet Kur’an’ın açıklayıcısıdır. Onun manası, delaleti ve tefsiridir. Beyan yönüyle Kur’an’a hakimdir. Rey mektebi, haber-i vâhidin nassa aykırı olmasında onu kabul etmez iken İmam Ahmed, Kur'an'ın zâhirine aykırıdır mantığıyla hadisi reddetmenin sünnetlerin birçoğunu atıl bırakmak demek olduğunu savunmaktadır. Onun devrinde hadisler sened, metin, ravi açısından tasnif ve değerlendirmeye tabi olmuyordu. İmama göre bir hadis ya sahihtir ya değildir. Hasen hadis ayrımı İmam Hanbel ’den sonra yapılmıştır. Yalancı denilen bir ravinin yalancılığını ispatlayan bir delil yoksa zayıf hadis kabul edilmelidir. Hadisin ihtiyatla kabulü reddedilmesinden hayırlıdır. Sonucunda söz konusu bir hadistir. Hadis kesinkes mevzu olmadığı gibi sahih olma ihtimali de vardır bu da kıyastan evladır.

Ahmed bin Hanbel kimsenin kıyastan kaçınamayacağını söyler. Ancak o kıyası şer’i delil olarak zayıf olur. Kıyasa zorunlu durumlarda başvurur. Kıyasın dinde bağlayıcı bir delil olmasını ihtiyat ile karşılar, buna karşılık maslahatı gözetir. Zararı defedici bir düzene dayalı adil bir toplum için en güzel kuralların ortaya konulması taraftarıdır. Akitlerde tüm mezhepler içinde en geniş görüşlere sahiptir. Şartlarda asıl olan ibahadır. Çünkü şer’i bir delil olmadan ihtiyaçlara engel olunamaz, din kolaylığı vaaz etmiştir. Bu Resulullah'ın ve selefin yoludur.

Hanbelilik Nedir ve Özellikleri Nelerdir?

Ahmed bin Hanbel’in kendi usulünce Kur’an ve sünnetten çıkarmış olduğu hükümler ve Müslümanlara göstermiş olduğu yola Hanbeli Mezhebi denir. İslam dininde dört büyük hak mezhepten sayılan, Müslümanların ibadet ve işlerini Ahmed bin Hanbel’in göstermiş olduğu yol ile gerçekleştiren insanlara da Hanbeli denir.

Hanbeli Mezhebinde her mezhepte olduğu gibi Kur’an ve hadisler birinci kaynaktır.  Eğer Kur’an ve hadislerde aranılan bilgi yoksa, karşıtı bulunmayan sahabi sözü geçerli olur. Karşıtlık mevcutsa Kur’an ve sünnete en yakın olan görüş kabul edilir. Bu yollardan herhangi birisi ile mesele çözülemezse en son kıyasa başvurulur. Hanbeli mezhebi hadis ve sünnet konusunda nakil ve rivayete ağırlık veren bir mezheptir. Rivayet ve nakil, lafzı rivayet mana ile rivayet diyerek iki şekilde isnad edilir.

Günümüzde Hanbelilik Nerelerde Yaygındır?

Günümüzde Hanbeli mezhebi diğer mezheplere nazaran sayıca çok olmasa da genellikle Körfez ülkelerinden Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn ve Irak’ta yaygındır.

Akaid Konularına Dair Görüşleri

Akaid üzerine yazmış olduğu eserlerden ve Mutezileye karşı yürütmüş olduğu Kur’an mahluktur mücadelesinden de anlaşıldığı üzere İbni Hanbel, meşhur bir muhaddis ve fakih olmasının yanı sıra aynı zamanda akaid sorunlarıyla da yakından ilgilenmiş, selef düşüncesini savunup Ehl-i sünnet anlayışının yerleşmesi için gayret göstermiş kıymetli bir akaid alimidir. Yaşadığı çağda İslâm inancıyla ilgili ortaya atılan bazı meseleler şunlardı:

  • İmanın hakikati nedir?
  • Kudret ve irade
  • İnsanların fiilleri
  • Külli ve cüz'i iradeler
  • Günahın iman yanında yeri ve tesiri
  • Büyük günah işleyen kimse ehli kıbleden midir? Cennete mi, yoksa cehenneme mi girecek?
  • Allah'ın sıfatları
  • Kur'an mahlûk mudur?
  • Ahirette Allah'ı görmek mümkün mü?

 

Ahmed Bin Hanbel Dizisi

Dizinin Konusu: Mezhep imamlarının dördüncüsü olan Ahmed Bin Hanbel’in doğumundan başlayıp vefatına kadar geçirmiş olduğu badireler, ilim arzusu, eğitimi ve hayatı hakkında geniş bir olay örgüsünü anlatıyor. Abdülbari ebu’l-Hayr’ın yönetmenliğini yaptığı dizinin çekimleri Türkiye ve Lübnan’da yapılıyor. 31 bölümden oluşuyor ve ana dili Arapça olarak yayınlanıyor.

Dizinin prodüktörü Muhammed el-Uneyzi; “Süpermen kimdir diye sorsak herkes bilir ancak büyük İmam Ahmed İbni Hanbel’i birçok kişi tanımıyor. Bu kişilerin toplum tarafından bilinip tanınması ve önderlik görevini yerine getirmeleri için medyaya ve sanatçılara büyük görevler düşüyor. İmamın şahsiyetine ışık tutarak aynı zamanda mezhep imamları arasındaki görüş ayrılıklarının gelişme ve olgunlaşma unsuru olduğunu ortaya çıkarmayı amaçlıyoruz.” Dedi.

Fasih Arapça öğrenmek isteyen ve zor bir dönem içerisinde Hakkı ayakta tutmaya, Resulullah’ın hadislerini aktarmaya çalışan çileli bir alimin hayatını öğrenmek isteyen herkese tavsiye edilecek güzel bir dizi.

Ahmed Bin Hanbel Eserleri

Yetmiş beş yıllık ömrüne binlerce hadis, onlarca talebe sığdıran büyük imam, el- Müsned haricinde kendisine nispet edilen eserlerin hiçbirisini bilfiil kaleme almamıştır. İlk zamanlarda söz ve fetvalarının yazılmasına müsaade etmemişse de hayatının son zamanlarında yazılmasına izin vermiştir.  Mevcut bulunan eserleri başta oğlu Abdullah olmak üzere diğer öğrencileri tarafından ölümünden sonra kaleme alınmıştır. Bugün elimize ulaşan ve hemen hepsi hadise dair olan eserleri şunlardır:

  • Kitâbü’s-Sünne
  • Kitâbü’z-Zühd
  • Kitâbü’l-Veraʿ
  • Kitâbü’l-ʿİlelve maʿrifeti’r-ricâl:  
  • Kitâbü Feżâʾili’ṣ-ṣaḥâbe:
  • el-Mesâʾil:
  • Kitâbü’ṣ-Ṣalât:
  • Kitâbü’l-Eşribe:
  • er-Red ʿale’z-zenâdıḳa ve’l-Cehmiyye:
  • el-ʿAḳīde:
  • Kitâbü Feżâʾili ʿAlî:
  • Kitâbü’l-Vuḳūf ve’l-veṣâyâ:
  • Bâbü aḥkâmi’n-nisâʾ:
  • Kitâbü’t-Tereccül:
  • Kitâbü Ehli’l-milel ve’r-ridde ve’z-zenâdıḳa ve târiki’ṣ-ṣalât ve’l-ferâʾiż ve naḥvi ẕâlik:
  • Cevâbü’l-İmâm Aḥmed b. Ḥanbel ʿan suʾâl fî ḫalḳi’l-Ḳurʾân:
  • Kitâbü’l-İrcâʾ
  • Kitâbü’l-Îmân

Ahmed bin Hanbel’in günümüze kadar ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen et-Tefsîr ve Kitâbü’l-Ferâʾiż isminde iki eseri daha vardır.

Talebesi Ebû Bekir el-Hallâl’in yaptığı uzun yolculuklar sonunda diğer arkadaşlarından yüz kadarıyla görüşerek derlediği, İbn Hanbel’in fetvalarını, sözlerini, râviler, ilel, sünnet ve fıkha dair görüşlerini içeren ve her biri üçer cilt hacminde olduğu belirtilen Kitâbü’l-ʿİlmKitâbü’l-ʿİlelKitâbü’s-Sünne ve Kitâbü’l-Câmiʿ adlı eserler de onun eserleri arasında gösterilebilir.

 

Müsnedi

Müsned, Ahmed bin Hanbel’in 700.000 hadis içerisinden seçip tertip ettiği 30.000 kadarı oğlu Abdullah ve talebesi Ebû Bekir el-Katîî’nin hadis ilave etmesiyle oluşan İslam literatüründe esas kabul edilen eserlerden birisidir. Yalnızca sahih hadisleri içermesi hedef alınmadığından eser hasen ve zayıf hadisleri de içinde bulundurmaktadır.

Kitap içerisinde İslâm’a giriş tarihleri esas alınarak öncelikle aşere-i mübeşşerenin, sonra Ehl-i beyt, Hâşimoğulları, Mekkeli, Medineli, Kûfeli, Basralı, Suriyeli sahâbîlerin ve en son da kadın sahâbîlerin müsnedleri sıralanmıştır. 

Ahmed Bin Hanbel Hakkında Merak Edilenler

Ahmet Bin Hanbel’in Deliller Hiyerarşisi İçerisinde Kıyasa Tercih Ettiği Delil Nedir?

   Ehli sünnet imamları içinde görüş ve fetvalarını yazma konusunda en çok çekinen kişi İmam Ahmed bin Hanbel olmuştur. O sadece hadisleri toplamaya ve ayırmaya ehemmiyet göstermiş, bu işi kendisine amaç edinmiştir. Bu sebep dolayısıyladır ki onun usulü talebelerinin topladığı nakil ve neşrettikleri fetvalarıyla, usulünü ifaa eden sözlerinden oluşmuştur. Nakil ve fetvalarında İbni Hanbel şu esasları izlemiştir:

  • Kur’an ve sünnet: Bir konuda Kur’an ve sünnette nas varsa ona muhalif hiçbir şeye itibar etmez. İmam Hanbel sahih bir hadisi hiçbir rey, amel ve kıyas karşısında terk etmez. Kıyasa tercih etmiş olduğu zayıf hadisler, hasen çeşidinden hadislerdir. Çünkü onun zamanında hadisler için sahih, hasen, zayıf diye ayrım yapılmamıştır.
  • Sahabe reyi: İmam üçüncü dayanak olarak muhalefetsiz sahabe reyini kullanır. Yani sahabenin hadis zikretmeden açıkladığı görüştür. Buna da hiçbir rey, kıyas ve ameli tercih etmez. Ona göre aynı mevzûda muhâlif bir reyin bulunduğu bilinmeyen sahâbe kavli "icmâ"dır. Fakat o buna icmâ demez ve "muhâlif bir reyin bulunduğunu bilmemek" ile "muhâlif bir reyin yokluğu" iddiâsına dayanan icmâı birbirinden ayırarak birincisini mümkün görmekle beraber ikincisinin gerçekleşme bilgisini ulaşılamaz bulur. İmam'a göre "yokluğun bilinmemesi, gerçekte yok oluşun kesin bilgisi değildir."(C. I, s. 30; Ebû Zehrâ, İbn Hanbel, s. 276.) Eğer sahabelerin reyleri arasında ihtilaf varsa kitap ve sünnete yakınlığı açısından bunlardan birisini seçer. Bunu yapmazsa yalnızca görüşleri nakleder.
  • Tabiin fetvası: Sahabe ve sahabe kavlinde bulamadığında tabiinin büyüklerinin görüşlerini kendi reyine tercih eder.
  • Kıyas: Konu hakkında nas, sahabe kavli, Mürsel ve zayıf hadis gibi deliller bulamadığında zaruri olarak kıyasa başvurur. (İbn Kayyim, age., C. I, s. 32; Ebû Ya'lâ, age., C. I, s. 6.)
  • İstishâb: İbn Hanbel için nisbet edilen bir delil de istishâbdır. "Evvelce var olanı isbât, önceden yok olanı da nefiy" mânası verilen bu delili bazı Hanefiler "ibkâ ve isbatta değil de defi'de hüccet" şeklinde kullanırken İbn Hanbel, her iki durumda  da delil olarak kullanmaktadır.
    Bu delîlin, rey ve kıyas ictihadıyle yakın alâkası vardır. Şöyle ki zâhiriyye gibi kıyâsı bütünüyle inkâr eden veya İbn Hanbel gibi çok az kullanan zevât, nasların temâsı dışında kalan mesâili -kıyas yapacak yerde- istishâba terkederek: "Allah'ın haram kıldığı haram, helâl kıldığı helâl, bunların dışında kalanlar ise istishâben mubâhtır" diyor ve mezkür delîlin sâhasını anormal bir şekilde genişletmiş oluyorlar.

Ahmet Bin Hanbel Fıkıh Alimi Midir?

Hadis ilminde otorite kabul edilen Ahmed bin Hanbel aynı zamanda fıkıh alanında da otorite sayılan imamlardandır. Hocası İmam Şafii onun için ‘’ Bağdat’tan ayrıldığımda ardımda Ahmed bin Hanbel’den daha fakih birini bırakmadım” demiştir.

Ahmed Bin Hanbel’in Öğrencileri Kimdir?

“Hokka ve kalemle mezara kadar” diyen hadis ve fıkıh alanında İslam’a ciddi katkıları olan   imam Ahmed bin Hanbel bin Hanbel bin Hanbel’in öğrencileri arasında yer alan bazı alimler şunlardır: Salih b. Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Atımed b. Muhammet! b. Hâni Ebû Bekr Esrem, Abdulmelik b. Abdültıamid Mihran Meymûnî, Ahmed b. Muhammed b. Haccac ebû Bekr Mervezı, Harb b. İsmail Hanzali Kirmanı, İbrahim b. İshak Harbi, Ahmed b. Muhammed b. Harun Ebû Bekr Hallâl…

Ahmed bin Hanbel’in Sözleri

’ Tevekkül, bütün işlerinde Allahu Teala’ya teslim olmak, başa gelen her şeyi O’ndan bilip katlanabilmektir.’’

‘’Kulun kalbini ıslah etmesi, düzeltmesi, feyiz ve huzura kavuşturması için salihlerle beraber olması kadar faydalı bir şey yoktur. Diğer taraftan kulun fasıklarla beraber olup onların işlerine dikkat ve nazar etmesi kadar da zararlı bir şey yoktur.’’

‘’İhlas, amellerin afetlerinden kurtulmaktır.’’

‘’İlim, insanlara ekmek su kadar lazımdır. İlim, sadece rivayet, kuru malumat ve zihinde yığılan bilgi yükü değildir. İlim, faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir.’’

‘’Değerli bulduğunuz hayırları araya bir engel girmeden yapmaya bakın.’’

Bir Dostuna Yazdığı Mektup

Dostlarına ara sıra nasihat mektupları gönderen İmam Ahmed bin Hanbel yine bir gün bir dostuna şöyle yazdı:

‘’ Sen öyle bir zamandasın ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı ona erişmekten Allah’a sığınırdı. Görmüyor musun? O zamana geldik ki ilim az, sabır az, hayır işlerine yardım eden az. İnsanlar bozuldu; fesat aldı yürüdü. Dünyanın tadı kalmadı. Eskilerin çağını arıyoruz. Bir köşede sessizce yaşamaya bak. Bu zaman öyle zaman. İnsanlar arasında yaşamak zor.

  Eskiden insanlar birbirleriyle karşılaştılar mı, yardım ederlerdi. Bugün bunların hepsi gitti, kalmadı. Bulduğun hazır fetva ve meseleleri ganimet bil. Sakın benim sözümle amel edilsin, benim kavlim etrafta duyulsun veya benim sözüm tutulsun diyenler gibi olma.

Sakın başa geçmeyi isteme. Adam var, başa geçmeyi altın ve gümüşten daha çok sever.”

Gönüllü Olun İletişime Geçin Furkan TV