Whatsapp İletişim Hattı
Menü

Kanlı 12 Eylül 1980 Darbesi – Öncesi ve Sonrasındaki Olaylar

Fikir çatışmaları, bürokratik oyunlar ve siyasi kavgaların bedelini masum halk ödedi. Kanlı 12 Eylül 1980 Darbesi, işkenceleri, idamları ve baskılarıyla hafızalardaki yerini koruyor. Üzerinden 41 yıl geçse de açtığı yaralar hâlâ taze. Bu karanlık dönemi anlamak için darbeye zemin hazırlayan olayları iyi analiz etmek gerekiyor. Tarihe düşülen bu kara leke, toplumda derin izler bıraktı. 12 Eylül’ün acı detaylarını tarafsız bir bakışla ele alıyoruz.

14 Nis 2025
Kanlı 12 Eylül 1980 Darbesi – Öncesi ve Sonrasındaki Olaylar

Kanlı 12 Eylül 1980 Darbesi – Öncesi ve Sonrası Olaylar

Fikir çatışmaları, bürokratik oyunlar, siyasi kavgalar ve bunların sonucunda faturayı en acı şekilde ödeyen masum halk…Bıraktığı tüm izleriyle kanlı 12 Eylül 1980 Darbesi’ni, kimin eliyle gerçekleştirildiğini, öncesinde ve sonrasında yaşanan olayları, masum insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi ve toplumda açtığı derin yaraları, tarihin o karanlık yıllarına geri dönerek öğrenelim.

Yapılan işkenceler, idamlar, baskı, zulüm ve insan hakları ihlalleriyle zihinlerdeki yerini koruyan 12 Eylül 1980 Darbesinin üzerinden tam 41 yıl geçti.

Ülke tarihine acı bir iz bırakan olaylardan olan 12 Eylül İhtilalini anlayabilmek için 12 Eylül Darbesi olaylarına zemin hazırlayan gelişmeleri çok iyi analiz etmek gerekir. Meydana gelen her olay, kendi zeminini hazırlayarak ortaya çıkar. Ülkemizin karanlık dönemleri yaşadığı o yıllara tarafsız bir bakış açısı ile bakmak, olaylardan ders çıkarmak üzere kaleme aldığımız yazımızda 12 Eylül’ün detaylarını bulabilirsiniz.

12 Eylül Darbesi Ne Zaman Oldu?

12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilali veyahut da başka bir ifadeyle kod adı “Bayrak Harekâtı” olan darbe; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Eylül 1980 günü, ülkede toplumsal çatışmaların artması, kaos ortamının oluşması, ekonominin kötüye gitmesi gibi önemli olumsuzlukları sebep göstererek yapmış olduğu bir darbedir.

 Ülke, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırası ardından tekrardan yola koyulmuştu. Ancak fırtına dinmemiş karşılıklı hesaplaşmalar bitmemişti. Ülkede yeni cepheler açılmış, oluk gibi kan akmaya başlamıştı. Toplumda ciddi bir şekilde oluşan ayrışmalar artık son raddesine gelmiş, özellikle sağ-sol çatışmaları ülkeyi savaş alanına çevirmişti. Bununla birlikte ekonomi çökmüş, köyden kente iş bulma ümidi ile göçler başlamıştı.

 Sonunda 12 Eylül 1980 günü yine kapı çalındı ve Türk Silahlı Kuvvetleri emir-komuta zinciri içinde yönetime el koydu. Böylece 12 Eylül Darbesi gerçekleşmiş oldu.

12 Eylül 1980 Darbesinin Gerekçeleri ve Öncesindeki Olaylar

Kanlı 12 Eylül Darbesi’nin analizini yapabilmek için öncesinde yaşanan olaylara bir göz atmak gerekir.

12 Eylül Darbesi; 27 Mayıs Darbesi ve 12 Mart Muhtırasından sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime üçüncü kez açık müdahalesi oldu.

 27 Mayıs ve 12 Mart ile ülkedeki kaosun bitirilmesi ümit edilirken ülkeyi daha da karanlık günler beklemekteydi.

  12 Mart 1971’in ardından siyasete yeniden haki renk damgasını vurdu. Protokol yerini esas duruş, makam araçlarının yerini tanklar aldı. Darbe ile birlikte halkın iradesi askıya alındı. Dönemin hükümeti istifa ettirilip yerine tüm partilerin kerhen de olsa desteklediği bir hükümet kurduruldu. Artık temel kararları asker alıyor, uygulamayı kurulan yeni hükümet yapıyordu.

  12 Mart ile ülkede sol görüşlülere karşı büyük bir baskı başladı. Tutuklamalar ve işkenceli sorgular ile insanlar dehşete sürüklendi. Birçok derneğin kapatılması, sokağa çıkma yasakları ile adeta vatandaşların özgürlük hakları kısıtlandı. Aradan bir yıl geçtikten sonra Türkiye bir kez daha idam sehpasına gidiyor ve bu kez dar ağacında fikrinden dolayı idam edilen üç kişi görülüyordu…Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan…

 Parti liderleri ülkeye demokrasiyi getirme adına rekabete girmiş; halk ise bir umut ile gelecek olan huzurlu günlerin hayalini kurarken, ülke günden güne daha da kötü duruma gelmişti. Sağ-sol çatışmaları daha da hız kazanmış, fakülteler adeta eğitim değil savaş alanına dönmüştü. Her iki tarafın da ortak amacı ne gariptir ki ülkeyi kurtarmaktı. Ortak amaca sahip olan heyecanlı gençler, fikirlerini özgürce beyan edecekleri bir alan bulamayınca çözümü meydanlarda kavga etmekte bulmuşlardı. Ülkeyi kaosa sürüklemek ve özellikle de gençleri harcamak için elbette dış güçler boş durmamış oluşan boşluktan istifade ederek gençlerimizi birbirine düşürmüş ve sonuçta aynı ülkenin vatandaşları birbirine düşman gözüyle bakar olmuştu.

1980 Darbesine Zemin Hazırlayan En Önemli Olay (Maraş Katliamı)

  1978 yılına gelindiğinde ülkenin çeşitli illerinde olaylar patlaklık vermiş, toplumsal ayrışma gitgide hız kazanmaktaydı. Askerler açık açık konuşuyor, rahatsızlıklarını dile getiriyorlardı. Ordu uyarıyordu fakat yetkisi olmadığı için çok da bir şey yapamıyordu. Ordu o yıl Gaziantep, Malatya ve Sivas'ta yaşanan olaylara etkin bir şekilde müdahale edememiş, ısrarla yetkiyi yani sıkı yönetimi istiyordu. Tam da bu sıralarda Anadolu'nun bir kentinde öyle bir vahşet yaşandı ki istenilen o yetki kendiliğinden askeriyeye doğru geçiverdi. 19 Aralık 1978 yılında yaşanan Maraş katliamı, 12 Eylül Darbesi’ne giden yoldaki en önemli kilometre taşı oldu.

  19 Aralık 1978 ve 26 Aralık 1978 tarihleri arasında Alevilere yönelik yapılan bu katliamda resmi rakamlara göre 120 insan öldürülürken 176 kişi yaralandı.

  Maraş olayları adeta sonun başlangıcı oldu. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit sıkı yönetime karşı iken Maraş Katliamı ile sıkı yönetimi ilan etmek zorunda kaldı.

  Maraş katliamının gerçek sorumluları hiçbir zaman bulunamadı. 78 yılının son demlerinde yaşanan bu olay Türkiye’de yepyeni bir dönemin habercisi oldu. 1978 yılı geride 680 ölü ve binlerce yaralı bırakarak tarihin kara sayfalardaki yerini aldı.

  79 yılına gelindiğinde ülke en soğuk ve karanlık yılını yaşıyordu. Ekonomik kriz ve terör halkı canından bezdirmiş, Maraş olaylarının etkisi geçmemiş, sokaklarda asker dolaşıyor, sıkı yönetimle özgürlükler iyice kısıtlanıyordu. Faili meçhul cinayetler daha büyük isimleri hedef almıştı. İlk olarak gazeteci yazar Abdi İpekçi’nin öldürülmesi ve bir yıl sonra ardı ardına CHP Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, 12 Mart’ın başbakanı Nihat Erim, DİSK’in eski lideri Kemal Türkler’in öldürülmesi yöneticileri ve halkı büyük bir korkuya sürüklüyordu.

Ülke, içinde bulunduğu bu karmaşık zemine elbette birkaç yıl içerisinde değil öncesinde yaşanan olaylar ile gebe bırakılmıştı. Öyle bir hale gelinmişti ki halk askeriyenin yönetime el koymasını ister durumdaydı. 

Ve Türkiye Güne Darbe ile Uyanıyor

  1980 yılının Eylül ayına girildiğinde terör dayanılmaz bir hal almış, ekonomi iyice çökmüş, siyasiler arasında uzlaşı ümitleri de suya düşmüştü. Halk çaresiz ve ümitsizdi. Sonunda komutanlar düğmeye bastı. Tarih 12 Eylül 1980, saat 04:00’de ordu yönetime el koydu. Ülke 12 Eylül Darbesi ile güne uyandı.

  Meydana gelen acı olaylar, bir sağ taraftan bir sol taraftan karşılıklı ölümlerin yaşanması, faili meçhul cinayetlerin artması, varlığının kesin olup olmadığı bilinmeyen örgütlerin meydana çıkması, dış siyasetteki gelişmeler dış güçlerin bu işte büyük rolünün olduğunu gösteriyordu. Ülkenin içinde bulunduğu bu kaos ortamının oluşması ve ardından gelen 12 Eylül Darbesi’nin gerçekleşmesinde ABD’nin de önemli etkisi olduğu bilinmektedir.

Darbe Sonrasında Gerçekleşen Olaylar

   12 Eylül Darbesi ile ordu yönetime el koydu. Yurt genelinde sıkı yönetim ilan edildi. Hükümet ve parlamento feshedilerek siyasal partilerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in başkanlığında Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun Milli Güvenlik Konseyi'nde görev aldı.

 Yurt genelinde saat 05:00'ten itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ayrıca bütün dernekler kapatılarak, bankaların ikinci bir emre kadar çalışması durduruldu. DİSK ve MİSK' e bağlı bütün sendikaların faaliyetleri men edildi. Yurt dışına çıkış yasağı getirildi.

  12 Eylül ihtilali sonrası merak edilen en önemli sorulardan birisi başbakan ve siyasi liderlere ne olacağıydı. İki seçenek vardı: Ya idam edilecekler ya da sürgüne gönderileceklerdi... Yönetime el koyan askeriye ikinci seçeneği tercih etti ve liderleri sürgüne gönderdi.

  12 Eylül Darbesi sonrasında karar verilmesi gereken önemli bir konu da başbakanın belirlenmesiydi. Uzun süren inceleme ve araştırma sonucunda Bülent Ulusu’nun başbakan olmasına karar verildi.

   12 Eylül Darbesinin ardından 16 Ekim 1981'de bütün siyasi partiler tamamen kapatıldı. Bu, 12 Eylül yönetiminin en şok edici kararlarından birisiydi. 120 yıldır aralıksız siyasi partiler ile yaşayan Türkiye ilk kez partisiz bir döneme girdi.

Ayrıca12 Eylül ihtilalinden sonra okullarda düzenin sağlanması amacıyla Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) kuruldu.s

12 Eylül İhtilali dünyada büyük yankı uyandırırken Türkiye’nin müttefikleri olan Amerika, İngiltere ve Fransa gibi devletler tarafından hoş karşılandığı da bizzat Kenan Evren tarafından açıklanmıştır.

Kenan Evren Neler Yaptı?

12 Eylül Darbesi'nin en etkin faili olarak bilinen Ahmet Kenan Evren, asker ve devlet adamıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 17. Genel Kurmay Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 7. Cumhurbaşkanı'dır.

 Kenan Evren, 12 Eylül 1980 Darbesi'nden sonra devlet başkanı olmuş, 1982 Anayasası'nın yürürlüğe girmesiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin cumhurbaşkanı olmuştur. 1982-1989 yılları arasında bu görevi yürütmüştür.

 Kenan Evren, 1977-78 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaptığı sırada 6 Mart 1978 yılında Genel Kurmay Başkanı olarak atandı.

 Ülkenin en karanlık dönemlerini yaşadığı o yıllarda 12 Eylül Darbesi öncesi kuvvet komutanları ile birlikte imzaladığı "adresi meçhul mektup" olarak tarihe geçen uyarı mektubunu 27 Aralık 1979'da dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e gönderdi.

 Mektupta iki büyük siyasi partinin ülkeyi birlikte yönetmenlerini, ülkenin sorunlarını çözmede uzlaşmaya varmalarını öneriyordu.

 Cumhurbaşkanı askerlerin talebiyle 2 Ocak 1980 tarihinde mektubu siyasi partilere ve hükümete gönderdi.

Ancak uzlaşma bir türlü sağlanamıyor ve ülkenin durumu gitgide daha da karmaşık bir hal alıyordu. Bunun üzerine anarşi en temel sebep olarak gösterilerek Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren 12 Eylül Darbesi ile yönetime el koyuldu.

 12 Eylül Darbesi’nin gerekçesi, Kenan Evren’in kamera karşısında söylediği şu sözler ile halka bildirildi. “Silahlı kuvvetler, aziz Türk Milleti'nin hakkı olan refah ve mutluluğu, vatan ve milletin bütünlüğü ve gittikçe etkisi azaltılmaya çalışılan Atatürk ilkelerine yeniden güç ve işlerlik kazandırmak, kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır.”

 12 Eylül Darbesi ile Kenan Evren liderliğinde, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanları ile Jandarma Genel Komutanından oluşan Milli Güvenlik Konseyi kuruldu.

    Kenan Evren 12 Eylül Darbesi döneminde hem MGK ve Genelkurmay Başkanlığı hem de devlet başkanlığını yapıyordu.

  • MGK başkanı imzasıyla bildiri yayınladı.
  • Meclisi ve hükümeti feshederek sıkı yönetim ilan etti.
  • Devlet başkanı olarak 12 Eylül Darbesi'nin amaçlarını halka anlatmak için yurt gezilerine çıktı.
  • 12 Eylül Darbesi’nin halk tarafından desteğini sağlamaya çalıştı.

  7 Kasım 1982 tarihinde halk oylamasına sunularak yüzde 91.37'lik "evet" oyu ile kabul edilen 1982 Anayasası ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 7. Cumhurbaşkanı oldu.

 Kenan Evren 1 Temmuz 1983 tarihinde Genel Kurmay Başkanlığı görevini Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin’e devrederek askeri hayatından emekliye ayrıldı.

Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı görevi, 9 Kasım 1989 tarihinde sona ermiş ve yerini Turgut Özal’a bırakmıştır.

Darbenin Etkileri

  12 Eylül Darbesi’nde askerin darbe için en önemli gerekçesi anarşiydi. İki sayılı bildiri ile sıkı yönetim komutanlarına bütün yetkiler verildi ve büyük bir hızla baskınlar başladı. 12 Eylül Darbesi ile Türkiye en büyük kitlesel tutuklamalarını ardı ardına yaşadı. Kışlalar cezaevi haline getirildi, yeni cezaevleri yapıldı. Halktan silahlar toplatıldı, birçok örgüt çökertildi.

 12 Eylül Darbesi halktan istenilen onayı almış, darbe yöneticileri halka huzurlu günler vadetmişti. Artık ekonomi düzelecek, anarşi son bulacaktı. 12 Eylül Darbesi’nin ılıman rüzgarları esmeye başlamışken bu durum uzun sürmemiş, rüzgâr sertleşmeye başlamıştı. 12 Eylül   Darbesi’nin komutanları tam 1150 gün yönetimde kaldı. Yönetimin başında da Kenan Evren vardı.

  12 Eylül Darbesi ile basın yayın organları darbe yönetiminin lehinde haberler yapmak için tembihleniyor, aleyhte haber yapan gazeteler kapatılıyordu. Bu dönemde gazeteler tam 300 gün kapatıldı, 400 gazeteci hakkında dava açıldı.12 Eylül Darbesi’nden sonra sıkı yönetim kurallarına göre yazı yazmak büyük bir ustalık gerektiriyor, gazetecilerin sıkı yönetim komutanları ile konuşması büyük cesaret istiyordu.  Siyasi meseleler özgür bir şekilde yayınlanamayınca ülkede garip bir şekilde kadın haberleri, açık saçık resimler ve toplumun ahlakını bozacak filmler yayınlanmaya başlanmıştı.

Baskı ve Kısıtlamalardan Birçok Alan Nasibini Alıyor

12 Eylül Darbesi ile sadece basına değil; sanata, kitaplara ve yazarlara da kısıtlamalar getirildi. Kitaplara yasaklar getirilerek yazarlar hâkim karşısına çıkartıldı.

 12 Eylül Darbesi yöneticilerine göre anarşinin en önemli kaynaklarından biri de üniversiteler ve okullardı. Anarşiyi tamamen ortadan kaldırma adına okullarda temizliğe başlandı ve bu doğrultuda 1253 üniversite hocası ve 3854 öğretmen işten çıkarıldı. Anarşiye bulaşmış öğrenciler sık sık gözaltına alındı.

 12 Eylül İhtilali ile devletin birçok alanında yenilikler yapıldı. Ama en önemlisi anarşinin durdurulmasıydı. Çünkü 12 Eylül Darbesi’nin asıl amacı buydu ve halkın onayını da bu sebeple almıştı. Bu doğrultuda askeriye ciddi kararlar aldı. Yıllar sonrasına kadar yankısı sürecek olan 12 Eylül olaylarının tohumları işte bu kararlar ile atılmış oldu.

Milyonlarca İnsan Fişleniyor

  12 Eylül Darbesi ile ülkede ciddi bir tarama başladı. Sağ ve Sol örgütler ile ilişkisi olduğu düşünülen herkes izlemeye alındı. Göz altılar, işkenceler, soruşturmalar, işten çıkarmalar ve aylarca süren sorgusuz cezaevi günleri yaşandı. 12 Eylül Darbesi döneminde yurt dışına da büyük bir göç başladı. Halk daha mutlu günlerin yaşanacağını, fikir özgürlüklerin geleceğini ümit ederken karşılarında sert kararların alındığı bir askeri kadro ile baş başa kalmıştı. Fikirler özgürce ifade edilemiyor, siyasi konular konuşulamıyor, her an işten çıkarılma, fişlenme korkusuyla günler geçiyordu. Bununla birlikte yurt dışına göç edenlerde büyük bir vatan hasreti başlamış, ülkeye geri dönecekleri günlerin hayali ile gün sayıyorlardı.

 12 Eylül Darbesi’nde yapılan en önemli uygulamalardan biri de gözaltı sürelerinin uzatılmasıydı. Bu süreçte ciddi işkencelerin yapıldığı da işkenceye maruz kalanlar tarafından ispatlanmıştır. O yılların sert rüzgarları, sonrasında hafifleyince işkenceden ölenlerin sayısı da kaynaklarda açıklanmıştır.

12 Eylül Darbesi döneminde toplumun yakından tanıdığı bazı yazarlar, oyuncular da hâkim karşısına çıkmıştır.

12 Eylül İhtilali ile öncesinde durdurulmuş olan idam kararları da onaylanmıştır. Bununla anarşinin durdurulacağı düşünülüyordu. Sorgulamaların ardından cezaevi süreci başlıyor ve bu cezaevlerinde tam bir askeri nizam işliyordu. Sanıkların saçları kesilip tek tip elbise giydirildi. Sağ ve Sol görüşlü kişiler aynı hücrelere konulup “karıştır barıştır” adıyla bir uygulama uygulandı.

İçeride adeta çığlıklar yükseliyor ama ne yazık ki duyulamıyordu. Ancak yıllar sonra 12 Eylül Darbesi olayları cevabının bulunamadığı sorularıyla ve acı tablosuyla konuşulmaya başlandı. 12 Eylül Darbesi’nin en çok konuşulan bu uygulamaları zihinlerde acı bir tablo olarak kaldı.

12 Eylül Darbesi İşkenceleri

Temel sebep olarak ülkedeki anarşiyi bitirmek gösterilerek yapılan 12 Eylül İhtilali veya diğer bir adıyla 12 Eylül Darbesi, ardında acı bir tablo bırakarak tarihe Kanlı 12 Eylül Darbesi olarak geçti. Ülkenin içinde bulunduğu kaos ortamını bitirmek için yönetime el koyan askeriye, yeniden düzeni sağlama adına sert kararlar almış, ülkede sıkı bir takip, ardından göz altılar ve tutuklamalar başlamıştı. 12 Eylül Darbesi ile kışlalar cezaevine çevrilmiş, yeni cezaevleri inşa edilmiş ve yapılan cezaevlerinde askeri nizam uygulanmaya başlanmıştı.

12 Eylül Darbesi ile gözaltı süreleri uzatılmış ve bu süreçte gözaltına alınanlar çeşitli işkencelere maruz kalmışlardır. Kimileri dört gün gözaltında kalırken kimileri doksan gün kalmıştır. Bu süreçte yasaklı kelimelerin kullanılması, istenilen bilgilerin verilmemesi veya farklı sebeplerle işkenceler yapılmıştır. Gözaltında bulunanlar avukatlar ile de doğru dürüst görüştürülmemişlerdir.

Darbe ile içeriye alınanlara düzenli bir yemeğin verilmemesi, ayakların altına tuz sürülerek köpeklere yalatma, bedenlerine elektrik verme, kaba sopa ile dövme, askılara asma, tecavüz tehditleri ve hatta tecavüze uğrayanların da olduğu o dönemde içeriye alınanlar tarafından anlatılmıştır.

12 Eylül olaylarında özellikle adı zihinlere balyoz gibi inen bir yer vardı ki orada yaşananlar adeta tüyler ürpertiyordu. Diyarbakır Cezaevi… 12 Eylül Darbesi ile özellikle buraya götürülen sanıklar çok daha ağır işkencelere tabi tutuluyorlardı.

 Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşme Araştırma ve Adalet Komisyonu” raporunda yayınlanan bilgilere göre akıllara durgunluk veren, insanı insan olmaktan çıkaran işkence yöntemlerinin bir kısmını şöyle sıralayabiliriz: Falaka, köpek saldırtma, zincir, germe, ayaktan asma/tepe, kule, ranza altı, kantar, kervan, sehpa, cop sokma, çek- çek, lağım suyuna sokma, marş söyletme, sigara içirme, pislik yedirme, tecavüz, ayakta bekletme, konuşma yasağı, mahkeme dayağı.

 Bu ihtilale, “Kanlı 12 Eylül   Darbesi” denilmesinin belki de en önemli etkenleri bu akıl almaz işkenceler ve bu işkenceler sonucu hayatını kaybedenler olmuştur.

İdama Mahkûm Edilen İnsanlar

   12 Eylül İhtilali döneminde gerçekleşen toplu tutuklama ve gözaltılar sonucu idama mahkûm edilenler oldu. Kenan Evren 3 Ekim 1984 tarihinde Muş'ta yaptığı bir konuşmada "Hainleri asmayıp da besleyecek miyiz?" diyor ve bu sözü yıllarca hafızalarda yer ediyordu.

  12 Eylül Darbesi döneminde idam cezası uygulanan kişilere bakıldığında, bu kişiler için "Hainler" ifadesinin kullanılmasının ne kadar acımasız bir itham olduğu görülüyordu.

517 sanık, sıkı yönetim askeri mahkemelerince idam cezasına çarptırıldı. İdam cezası verilenlerden 124 kişinin cezası Askeri Yargıtay tarafından onaylandı. Bunlardan 50'si Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanarak hemen infaz edildi. İnfaz edilenlerin dışındakiler için cezalar fiilen müebbet hapse dönüştürüldü.

 12 Eylül Darbesi döneminde infaz edilen kişilerin isimleri, idam tarihleri ve idam edildikleri yerler;

Necdet Adalı (Sol Görüşlü) 7 Ekim 1980 Ankara

Mustafa Pehlivanoğlu (Sağ Görüşlü) 7 Ekim 1980 Ankara

Serdar Soyergin (Sol Görüşlü) 25 Ekim 1980 Adana

Erdal Eren (Sol Görüşlü) 13 Aralık 1980 Ankara

Cevdet Karakaş (Sağ Görüşlü) 4 Haziran 1981 Elazığ

Veysel Güney (Sol Görüşlü) 10 Haziran 1981 Gaziantep

Ahmet Saner (Sol Görüşlü) 25 Haziran 1981 İstanbul

Kadir Tandoğan (Sol Görüşlü) -25 Haziran 1981- İstanbul

Mustafa Özenç (Sol Görüşlü) 20 Ağustos 1981 Adana

İsmet Şahin (Sağ Görüşlü) 20 Ağustos 1981 İstanbul

Seyit Konuk (Sol Görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir

İbrahim Ethem Coşkun (Sol Görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir

Necati Vardar (Sol Görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir

Fikri Arıkan (Sağ Görüşlü) 27 Mart 1982 Ankara

Sabri Altay (Adli Suçlu) 23 Nisan 1982 Adapazarı

Cengiz Baktemur (Sağ Görüşlü) 30 Nisan 1982 Elazığ

Şahabettin Ovalı (Adli Suçlu) 12 Haziran 1982 Sinop

Ednan Kavaklı (Adli Suçlu) 18 Haziran 1982 Ankara

Ali Bülent Orkan (Sağ Görüşlü) 13 Ağustos 1982 Ankara

Veli Acar (Adli Suçlu) 13 Ağustos 1982 İsparta

Eşref Özcan (Adli Suçlu) 19 Ağustos 1982 Kayseri

Halil Fevzi Uyguntürk (Adi Suçlu) 29 Aralık 1982 Afyon

Kazım Ergun (Adli Suçlu) 29 Aralık 1982 Akşehir

Muzaffer Öner (Adli Suçlu) 29 Aralık 1982 Amasya

Adem Özkan (Adli Suçlu) 13 Ocak 1983 Balıkesir

Hüseyin Çaylı (Adli Suçlu) 13 Ocak 1983 Afyon

Osman Demiroğlu (Adli Suçlu) 13 Ocak 1983 İsparta

Ahmet Mehmet Uluğbay (Adli Suçlu) 22 Ocak 1983 Akşehir

Ali Aktaş (Siyasi) 23 Ocak 1983 Adana

Duran Bircan (Adli Suçlu) 23 Ocak 1983 Denizli

Levon Ekmekçiyan (Asala) 28 Ocak 1983 Ankara

Ramazan Yukarıgöz (Sol Görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit

Ömer Yazgan (Sol Görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit

Erdoğan Yazgan (Sol Görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit

Mehmet Kambur (Sol Görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit

Ahmet Kerse (Adli Suçlu) 30 Ocak 1983 Gaziantep

Rıdvan Karaköse (Adli Suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir

Cavit Karaköse (Adli Suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir

Süleyman Karaköse (Adli Suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir

Fatih Laçinligil (Adli Suçlu) 24 Şubat 1983 Keşan

Faik Görünmez (Adli Suçlu) 24 Şubat 1983 Kilis

Mustafa Başaran (Adli Suçlu) 30 Mart 1983 Edirne

Hüseyin Üye (Adli Suçlu) 30 Mart 1983 Nazilli

Şener Yiğit (Adli Suçlu) 20 Nisan 1983 İsparta

Cafer Aksu Altıntaş (Adli Suçlu) 20 Nisan 1983 Ordu

Abdülaziz Kılıç (Adli Suçlu) 26 Mayıs 1983 Edirne

Halil Esendağ (Sağ Görüşlü) 5 Haziran 1983 İzmir

Selçuk Duracık (Sağ Görüşlü) 5 Haziran 1983 İzmir

İlyas Has (Sol Görüşlü) 6 Ekim 1984 İzmir

Hıdır Aslan (Sol Görüşlü) 24 Ekim 1984 İzmir

 

 

1982 Anayasası

  12 Eylül Darbesi ile askeriyenin sert uygulamaları artık halk üzerinde etkisini gösteriyor ve insanlar normal bir hayata geçilmesini istiyorlardı. Diğer taraftan askerin de kışlasına dönme vakti gelmişti. Fakat asker, anarşi üzerindeki çalışmalarını yasalaştırmak istiyordu. Bunun üzerine anayasada önemli değişikler planlandı, yeni siyasi partiler sahneye çıkmaya başladı. Artık Türkiye için yepyeni bir dönem başlıyordu.

  12 Eylül Darbesi yönetimi, ülkede yaşanan anarşinin temelinde siyaseti ve 1961 yasasını görüyordu. Bu yüzden onlara göre 61 anayasasının değiştirilmesinin ve siyaseti ele almanın vakti gelmişti. Onlar "huzur ve güven ortamı" dedikleri bu dönemi kalıcı hale getirmek istiyorlardı. Kenan Evren bir yıl içerisinde yeni bir anayasa metninin hazırlanmasını istedi.

 Yeni anayasa 7 Kasım 1982 tarihinde halk oylamasına sunularak yüzde 91,37'lik "evet" oyu ile kabul edildi.

 Yeni anayasadaki bazı değişiklikler şöyle oldu:

  • Grevler yasaklandı
  • Lokavt anayasal hak haline getirildi
  • Sendikalara siyaset yasağı konuldu
  • Halka çok geldiği düşünülen bazı özgürlükler kısıtlandı
  • Olağan üstü hal yasası, devlet güvenlik mahkemeleri, polis, dernekler, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, vatandaşlık yasası ve milli eğitim temel yasası değiştirildi.

  Siyasi partiler gençlik ve kadın kolları kuramayacak; hakimler, savcılar, yüksek öğretim elemanları, YÖK üyeleri, memurlar, öğrenciler ve askerler siyasi partilere giremeyecekler.

  1982 Anayasası ile Kenan Evren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin cumhurbaşkanı olmuştur. Ayrıca bu yasa ile eski parti yöneticilerine 10 yıllık siyaset yasağı getirilmiştir.

İstatistiklerle 1980 Darbesi

İşte Adalet Bakanlığı’ndan temin edilen bilgilere göre Kanlı 12 Eylül Darbesi’nin ağır bilançosu:

Gözaltına alınanlar: 650.000        

Fişlenenler: 1.683.000     

Açılan dava sayısı: 210.000         

Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar:  230.000      

Bunlardan 141-142-163. maddelerden yargılananlar: 71.500

Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88): 9.508  

Yargılanan "örgüt üyesi": 98.404

Hüküm giyen "örgüt üyesi": 21.764         

"Yurda dön" çağrısı yapılanlar: 29.000    

Vatandaşlıktan çıkarılanlar: 14.000         

Pasaport verilmeyenler: 388.000

Faaliyetten men edilen dernek: 23.700                

Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu sayısı: 52.000 (1990'da kalanlar)       

Toplam ölü (eceliyle): 229

Kuşkulu ölüm: 144 

Açlık grevinde ölenler: 14 

Kaçarken vurulanlar: 16    

"Çatışma” da öldürülenler: 74       

Doğal ölüm raporu verilenler: 73 

"İntihar" ettiği bildirilenler: 43       

"Nedeni belirsiz" ölenler: 2

İşkence sonucu öldürülenler: 171

Açılan işkence soruşturma veya davası: 9.962 (1982-1988 arası)    

İşkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi: 544    

1981 yılı Nisan-Mayıs aylarında ödüllendirilen güvenlik görevlisi: 1.002       

1402 Sıkıyönetim yasasına göre yapılan işlem: 18.525

Hakkında işlem yapılan memur: 7.245   

Hakkında işlem yapılan öğretmen: 3.854

Hakkında işlem yapılan güvenlik görevlisi: 988 

Hakkında işlem yapılan din görevlisi: 266

Hakkında işlem yapılan öğretim görevlisi: 120 

Hakkında işlem yapılan mülki amir: 35

Hakkında işlem yapılan hâkim-savcı: 47

Bölge dışına sürülenler: 7.233

Görevlerine son verilenler: 4.891

Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay

İstanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün

Gazetecilere istenilen hapis cezası: 4.000 yıl

Cezaevlerindeki gazeteciler: 31

Polisçe aranan gıyabi tutuklu gazeteciler: 13

Silahlı saldırıda öldürülen gazeteciler: 3

Yalnızca 1989'da 16 günlük gazeteye açılan dava: 394

Tazminat davalarının sayısı:211

İstenilen tazminat miktarı: 12 milyar 848 milyon

Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton

Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton

Basın özgürlüğünü kısıtlayan yasa sayısı: 151

Yasaklanan yayın sayısı: 927

Yasaklanan film sayısı: 927

Kâğıt oranlarının artış oranı: 13

Haklarında idam cezası istenenler: 7.000

Ölüm cezası verilenler: 517

Askeri Yargıtay'ın onayladığı idam cezası: 124

Dosyası Meclis'te bulunan idam hükümlüsü: 259

İnfaz edilen idam cezası: 50

İnfaz edilen sol görüşlü idam mahkûmu: 18

İnfaz edilen sağ görüşlü idam mahkûmu: 8

İnfaz edilen yabancı (Ermeni): 1

İnfaz edilen adli suçlu: 23 

1980 – 1985 yılları arasında:

22.912 kişiye 0-1 yıl ceza verildi 

10.784 kişiye 1-5 yıl ceza verildi 

6.186 kişiye 5-10 yıl ceza verildi 

2.396 kişiye 10-20 yıl ceza verildi

939 kişiye 20 yılın üzerinde ceza verildi 

630 kişiye müebbet hapis cezası verildi

420 kişiye ölüm cezası verildi

Verilen bu bilgiler TBMM arşivlerinde mevcuttur. Ancak gerçek verilerin, resmî verilerden çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

12 Eylül Darbesinde Son Durum

  13 Eylül 2010 tarihinde 12 Eylül Darbesi’ni yapanlar hakkında çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler ve darbe mağduru kişiler suç duyurusunda bulundular. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 12 Eylül Darbesi'nin hayatta kalan failleri Kenan Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya hakkında, 7 Nisan 2011'de ilk ilk soruşturmayı başlattı. 4 Nisan 2012'de, 12 Eylül Darbesi’nin yargılanması başladı. Görülen dava sonucu Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya 2014 yılında müebbet hapis cezası aldı. Kararın ardından temyize gidildi. Ancak bu süreçte hem Kenan Evren hem de Tahsin Şahinkaya öldü. Bunun üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesi kamu davasını ortadan kaldırdı. Sanıkların ölmesi nedeniyle davanın düşürülmesine karar verildi.

  Davayı açan savcılar ve davaya bakan hakimler 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi sonrası FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle görevlerinden ihraç edildiler.

12 Eylül Darbesi döneminde işkence gören kişiler tarafından suç duyurusunda bulunulmuştu. Suç duyuruları üzerine açılan davalar da zamanaşımı kuralı işletilerek düşürüldü. Böylece akıl almaz işkenceleri yapan ve işkenceye teşvik eden failleri cezasız kaldılar.

12 Eylül Darbesi döneminde insanlığa karşı işlenen suçların faillerinin bir türlü tam manasıyla yargılanamaması veyahut bilinçli bir şekilde yargılanmaması Türkiye'de hukukun, adaletin ne derece sağlandığının bir göstergesidir. 12 Eylül davası tam manasıyla karara bağlanmamış, suçlular hak ettikleri cezayı almamış, 12 Eylül olaylarında kaybolanların yakınları akrabalarına hala ulaşamamıştır.

12 Eylül Darbesi başlı başına acı bir tabloyken bu durum karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yürütmüş olduğu yargı süreci daha da beter bir acı tablo gözler önüne sermektedir...

 12 Eylül Darbesi davası siyasi konjonktüre kurban edilmiş ve sürüncemede bırakılmaya devam etmektedir.

Merak Edilen Sorular

1980 Darbesini Kim Yaptı?

 12 Eylül Darbesi ya da 80 İhtilali olarak bilinen 1980 darbesi 12 Eylül 1980 tarihinde dönemin Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren liderliğinde Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri dahilinde, Süleyman Demirel’in başbakanlığını yaptığı yönetime el koyması ile gerçekleşmiştir.

  12 Eylül Darbesi’nin   gerçekleşmesi ile birlikte hükümet feshedilmiş, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in başkanlığında Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi ülkenin yönetimini ele almıştır.

12 Eylül 1980 Darbesinde Cumhurbaşkanı Kimdi?

    Türkiye’nin karanlık ve zor dönemlerini yaşadığı o yıllarda 1980 yılına gelindiğine dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’tü.  6 Nisan 1973 yılında   Cumhurbaşkanlığı görevine başlayan   Fahri Korutürk, 6 Nisan 1980 tarihinde yedi yıllık görev süresini doldurarak Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrıldı. 

1980 Darbesi Sonrası Yapılan İlk Seçimlerde Hangi Parti İktidara Gelmiştir?

   12 Eylül Darbesinin ardından ilk genel seçim 6 Kasım 1983 tarihinde gerçekleşmiştir. Seçimlere Milli Güvenlik Konseyinin izin verdiği Anavatan Partisi, Halkçı Parti ve Milliyetçi Demokrasi Partisi olmak üzere üç parti katıldı.

  Yapılan seçim sonucu Turgut Özal liderliğinde kurulan Anavatan Partisi 211 milletvekili çıkartarak tek başına iktidar oldu. Böylece 3 yıllık askeri yönetimin ardından yeniden bir siyasi parti iktidara gelmiş ve yeni başbakan Turgut Özal olmuştu.

Gönüllü Olun İletişime Geçin Furkan TV