Whatsapp İletişim Hattı
Menü

Uhud’un Yaşayan Şehidi Talha Bin Ubeydullah Kimdir?

Hz. Ebubekir’in vesilesiyle Müslümanların ilklerinden olan, Cennetle müjdelenen on sahabiden olup, dünyadayken “yaşayan şehit” unvanına sahip olan  ve Uhud Kartalı lakabının sahibi Talha bin Ubeydullah'ın hayatı ve hakkında merak edilenler ile ilgili yazımız sizlerle...

01 May 2025
Uhud’un Yaşayan Şehidi Talha Bin Ubeydullah Kimdir?

Talha bin Ubeydullah, Hz. Ebubekir’in vesilesiyle Müslümanların ilklerindendir. Cennetle müjdelenen on sahabiden olup, dünyadayken “yaşayan şehit” unvanına sahip olmuştur. Talha bin Ubeydullah Müslüman olduğu süre boyunca yalnızca Bedir savaşına katılamamış ancak sonraki seriyye ve gazvelerde yiğitçe çarpışmıştır.  Uhud günü O’nun için tarihte önemli bir gündür; Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i müdafaa etmiş, O’na gelecek zarara kendisini siper ederek, çok defa yaralar almıştır. Allah Rasulü’nün akrabalarından olan Talha bin Ubeydullah, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in bacanağıdır. Aynı zamanda eşlerinden dört tanesi de Rasulullah’ın eşlerinin kız kardeşleridir. 

Daha dünyadayken yaptığı fedakârlık ve mücahitlikle “yaşayan şehit” unvanını alan Talha bin Ubeydullah, ömrünü Rasulullah’ın sağında ve solunda İslam davasına hizmet ederek geçirmiştir. Gelin, şehitçe yaşayan ve sonunda da şehit olarak dünyadan ayrılan sahabenin hayatına bir yolculuk yapalım ve ibretler alalım.

Uhud’un Yaşayan Şehidi Talha Bin Ubeydullah Kimdir?

Talha bin Ubeydullah Radıyallahu anh miladi takvime göre 594 yılında Mekke şehrinde doğmuştur. Bu ise Nübüvvetin 20 yıl öncesine denk gelir. Asıl adı Ebu Muhammed Talha bin Ubeydullah bin Osman et-Teymi el-Kureyşidir. Annesi Sa’be bint Abdullah, sahabeden Ala bin Hadrami’nin kız kardeşidir. Babası ise Ubeydullah bin Osman’dır. Künyesi Ebu Muhammed olan Hz. Talha bin Ubeydullah’ın Talhatü’l Hayr, Talhatü’l Feyyad ve Talhatü’l Ceyyad isminde 3 tane de lakabı vardır. Nesebi Hz. Ebubekir ile Amr bin Ka’b’da birleşen Hz. Talha Teymoğulları kabilesindendir.

Talha bin Ubeydullah, İslam öncesi Mekke’nin önde gelen ahlaklı, zeki ve cesur tüccarlarından biri ve o bölgenin de sayılı okur-yazarlarındandı. Talha bin Ubeydullah, Hz. Peygamberin hanımlarından dördünün kız kardeşleriyle evlenip on beş çocuk sahibi olmuştur. Çocuklarından Seccad lakabıyla tanınan Muhammed ile Musa tarihi kaynaklarda en bilindikleridir.  Hz. Peygamber, O’nu Mekke’de iken Zübeyr bin Avvam ile Medine’ye hicret ettiğinde ise Ka’b bin Malik ile kardeş kılmıştır. Bazı seriyyelere katılamasa da Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile olan tüm gazvelere katılmış ve her daim en ön saflarda yer almıştır. Çoğu zaman Allah Rasulü’ne çok yakın olan Talha bin Ubeydullah aynı zamanda Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den bizlere tam 38 hadis rivayet eden bir ravidir.

Dünya ve ahiret dengesinin nasıllığını bize yaşamıyla kanıtlayan Talha bin Ubeydullah, hem ahlaklı ve adaletli bir tacir hem de her koşulda Rasulullah’a siper olan cesur bir İslam neferidir. Ömrünü İslam davasını tüm benliğiyle benimseyerek ve Rasulullah’a olan yakınlığıyla berekendilendiren Hz. Talha bin Ubeydullah Miladi; Aralık 656/ Hicri, Cemaziyelahir 36 yılında 62 yaşında Cemel Vakasın’da şehit edilmiş, şerefli bir ölüm olan şehadetle dünya hayatından ayrılmıştır.

Talha Bin Ubeydullah’ın Hayatı

Talha bin Ubeydullah, Kureyş kabilesinin ticari faaliyetlerinin yaygın olduğu bir ortamda ve ticaret ile uğraşan bir ailede doğmuş ve büyümüştür. Bu sebeple doğduğu şehir ve aileye uygun olarak ticaret ehli bir kimse olmuştur. İslam’dan evvel Mekke’de okuma yazma bilen ender insanlardan birisi de Talha bin Ubeydullah’tır. Talha’nın hem ticaretteki başarısı hem de eğitimli biri olması onun toplum içerisinde hatırı sayılır bir konumda olduğunu göstermektedir.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, peygamberlikle müjdelendiği zaman kendisine ilk inanan kişiler, değerli eşi Hz. Hatice ve kızları olmuştur. Daha sonra bu sırayı Hz. Ali, Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Zübeyr bin Avvam, Talha bin Ubeydullah, Sad bn Ebi Vakkas, Abdurrahmen bin Avf gibi büyük şahsiyetler takip etmiştir. Hz. Talha bin Ubeydullah da aynı kabileye mensup oldukları davetçiliği ile ön plana çıkan ve davaya kazandırdığı herkesin sebatkâr olmasıyla bilinen Hz. Ebubekir vesilesiyle Müslüman olmuştur. O, İslam’a giren ilk 10 kişi arasında yer almakla beraber, bazı rivayetlerde sekizinci sırada olduğu yazılmıştır.

Mekke artık eski Mekke değildi. Yeni bir dönem başlıyor ve batılın karşısında bir saf oluşmaya başlıyordu. Bu saftakilerin sayısını artırmak içinde Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve O’nun en sadık dostu Hz. Ebubekir bunun için büyük çaba gösteriyorlardı. İslam ile şereflenenlerin sayısının daha iki elin parmağını geçmediği o günlerde Talha bin Ubeydullah ticaret için Busra’ya gitmişti. Orada bir rahip ile karşılaşmış ve memleketi Mekke’de bir peygamber çıktığını duymuştu. Mekke’ye dönünce kafasında Busralı rahibin bıraktığı soru işaretlerine cevap aramak için yeni peygamberin haberini sordu, soruşturdu. Olanları önce annesine sordu. Annesinden şu cevabı almıştı: “Abdullah’ın oğlu Muhammed’ül Emin peygamberliğini ilan etti. Ebu Kuhafe’nin oğlu da ona tabi oldu.” Annesinden bu şekilde cevap alan Talha bin Ubeydullah olayı daha iyi anlamak için oradan Hz. Ebubekir’in yanına gitmek üzere yola çıktı. Önce Hz. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ardından Hz. Ebu Bekir Radıyallahu anh’a baktı ve içinde şu cümleleri geçirdi: “Bu iki insan asla dalalet üzere birleşmez, bir araya gelemez.” Bu düşüncelerden sonra kelime-i şehadet getirdi ve ilerde sonsuz uzunlukta olacak olan İslam zincirinin ilk halkalarından birini oluşturma şerefine ulaştı.[1]

Talha bin Ubeydullah Müslüman olduktan sonra ilk Müslümanların yaşadığı sıkıntıları yaşamış, en ağır işkencelere tabi tutulmuştu. Annesi başta olmak üzere en çok işkence en yakınlarından gelmişti. Bu işkencelerden birine şahit olan Mes’ud b. Hıraş vakıayı bize şöyle aktaracaktı: “Biz Safa ile Merve arasında tavaf ederken, bir grup insanın elleri boynuna bağlanmış bir genci arkadan kırbaçlayarak takip ettiklerini gördüm. Olayın aslını öğrenmek için “Bu genç neden bu halde” diye sordum. Bu gencin atalarının dinini terk ettiğini ve Muhammed’in dinine tabi olduğunu söylediler. Onların yanında bir de gence hakaret edip sürekli işkencenin dozunu artıran yaşlı bir kadın vardı. “Bu kim” dedim. Gencin annesi Sa’be binti Hadremi olduğunu söylediler. Ardından bir müddet bu genci takip ettim. Akrabaları ne kadar işkence yaparlarsa yapsınlar o gencin ağzından çıkan cümle şu idi: “İsterseniz beni öldürün, ama ben asla dinimden dönmeyeceğim.” [2] Allah Rasulü’nün yetiştirdiği ilk nesil böylesine sebatkâr, fedakâr ve yolundan dönmeyecek bir eminlikle yollarına devam ediyorlardı.

Bununla yetinmeyen Teymoğullarından Nevfel bin Huveylid, kendilerine mensup olan Talha bin Ubeydullah ve Hz. Ebubekir’i namazlarını engellemek maksadıyla ikisini ip ile birbirlerine bağlamıştır. Hatta bu olay üzerine onlara “iki bağlı, iki dost” manasında ‘karineyn’ lakabı verilmiştir.

Mekke artık zulüm olmuş ve Müslüman olanların doğup büyüdükleri topraklar kendilerine dar edilmişti. Allah’ın otoritesini, Rasulullah’ın peygamberliğini kabullenemeyen müşriklerce Müslümanların nefes alması nerdeyse imkânsız hale gelmişti. Artık Medine’ye hicret yolu gözükmüştü. Bu kutlu yolculukta Talha bin Ubeydullah da vardı. O, Hz. Ebubekir’in ailesine eşlik ederek bu hicretini tamamlamıştı. Medine’ye hicret etmeleri müşriklerin onları rahat bırakacağı anlamına gelmemişti. Ve Bedir meydanında yerini almıştı Allah Rasulü ve ashabı… Ancak Hz. Talha bu savaşta verilen başka bir görev sebebiyle bulunamamış ve bu fırsatı kaçırdığı için derin bir üzüntü içine girmişti. Allah Rasulü O’nun bu haline tebessüm etmiş ve O’nu da Bedir ehlinden saymış, ganimetten pay ayırmıştı.

Bu yolu seçmek sadece peygamber ile sohbet etmek demek, onun dibinde oturup vaaz dinleyerek yaşayıp gitmek demek değildi, bu yolu seçmek O’nunla gül bahçelerinin yolunda yürümek demek değildi. Bu yol gül bahçelerine varmazdan evvel dikenli yollardan geçilmesi gereken bir yoldu. Bu yol her daim zafer ve sevinç yolu değil tam aksi güçlük ve meşakkat yoluydu. Günlerden Uhud günüydü. Uhud demek en çok da Talha bin Ubeydullah demekti. Uhud’da Müminler zafere doğru giderken aleyhine dönünce Müslümanlar peren peren olmuş, Rasulullah’ın etrafında birkaç kişi hariç kimseler kalmamıştı. Bira yandan korumasız ve yüzü kanlar içindeyken bir yandan da orduyu toplamak için çabalıyordu. O’nu bu halde yalnız bırakmak imanlarına yakışır şey değildi. Ve Talha bin Ubeydullah Rasulullah’ın sol tarafında yerini aldı, savaş boyunca asla peygamberimizi yalnız bırakmadı. Bunun üzerine Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştu: “Uhud’da sağımda Cebrail, solumda ise Talha vardı…”[3]

Talha bin Ubeydullah Cennetle Müjdeleniyor…

Müşrik saflarından bir ok atılmış ve ok Allah Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem doğru geliyordu. Talha bin Ubeydullah bunu fark edince tereddütsüz bir hamleyle elini Rasulullah’a siper etti. Siper edilen el paramparça olmuş ama Rasulullah’a zarar gelmemişti. Talha’nın tek yarası elindeki değil vücudunun birçok yerinden de yara almış ve yere yığılmıştı. Uhud’un rengi Hz. Talha’nın yaralarından akan kanla aynı renge boyanmıştı. Allah Rasulü yanındaki iki sahabeye yaslanarak yüksekçe bir yere çıkmaya çalışıyor ancak buna güç yetiremiyordu. Talha bin Ubeydullah bunu fark etmiş, kendisi de kanlar içinde olmasına rağmen güçlükle gelip: “Bas Ey Allah’ın Rasulü! Sırtıma bas da öyle çık!” dedi. Bunu ancak Talha diyebilirdi, onun gibi Rasulullah’a sevdalı, Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun bu hareketine duygulandı ve memnun oldu. Müjdesini geciktirmeyen Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Talha’ya cennet vacip oldu!”[4] Dedi. Talha bin Ubeydullah için yapması gereken normal bir hareket olarak gördüğü husus onun cennetine anahtar olmuştu, bu durumda hem şaşkın hem de yüreği sevinçle doluydu.

Talha Bin Ubeydullah Ne Zaman Vefat Etti

Dünya hayatı; ahiret yolculuğu için bir köprüydü ve her köprünün sonu mutlaka gelirdi. Ancak o köprünün sonuna nasıl geldiğimiz, hangi amellerle ulaştığımız, azığımızın çokluğu ve azlığı, heybemizin salih amellerle mi yoksa boş amellerle mi dolu olduğu, köprünün sonundaki durağımızın akıbeti hususunda son derece önem arz etmektedir. Talha bin Ubeydullah da bu köprüdeki yolculuğu boyunca cesareti, teslimiyeti, sadakati, güzel ahlakı, cömertliği ve fedakârlığı ile yürümüştü. Ve köprüdeki son adım Cemel’di. İslam âleminin hüzün günü. Bir kargaşa, iki taraf ve her iki taraf da Müslüman... Cemel Vakası, Müslümanların kılıç kuşandığı en acı günlerdi. Bir tarafta Müminlerin annesi Hz. Ayşe ve yanında Allah Rasulü’nün cennet komşularım dediği Talha bin Ubeydullah Radıyallahu anh ile Hz. Zübeyr Radıyallahu anh, diğer tarafta ise Rasulullah’ın ‘ben ondanım o da bendendir’ dediği ilmin kapısı Hz. Ali Radıyallahu anh vardı. Gelen rivayetlere göre savaş başlamadan önce Hz. Ali, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr ile görüşmüş ve onlara yanlış yaptıklarını söylemişti. Bu konuşmanın ardından Talha bin Ubeydullah savaş esnasında geride durmuş ve kılıcına elini uzatmamıştı. Ancak Mervan b. Hakem onu bu şekilde görünce ucu zehirli bir oku ona atmış ve o mübarek insanı ayağından yaralamıştı. Talha bin Ubeydullah acılar içinde yerde kalmıştı.


Talha bin Ubeydullah o güne kadar Allah’a, Rasulü’ne ve O’nun halifelerine tereddütsüz biat etmişti fakat o gün biatini bozarak gitmek istemiyordu. Bir asker O’nun yakınlarına gelmişti. Hz. Talha Radıyallahu anh ona kimin askeri olduğunu sorunca Hz. Ali’nin askeri olduğunu öğrenmişti. Bunun üzerine Hz. Talha: “Uzat elini Ali’nin adına sana biat edeyim. Ben şu an ölüm yolundayım. Allah’ın huzuruna biatini bozmuş biri olarak gitmek istemiyorum.” Dedi.[5] Asker bu durumu hemen Hz. Ali’ye haber verdi. Hz. Ali koşarak geldiğinde O güzel insan köprünün sonuna gelmiş ve ruhunu Allah’a teslim etmişti. Hz. Ali O’nun bu durumuna çok elem duymuş ve dakikalarca başında gözyaşı dökmüştü. Bir yandan ağlıyor bir yandan da onun için şu sözleri sarf ediyordu: “Ey Talha! Yıldız dolu şu semanın altında seni toprağa serili görmek bana çok ağır geldi.”[6] Talha’nın elini yüzünü temizleyen Hz. Ali, oğlu Hasan’a Radıyallahu anh dönerek: “Keşke baban yirmi yıl önce ölseydi de bu günleri görmeseydi.” diyerek esefleniyordu.

Müminlerin Emiri Hz. Ali onu kefenledi, namazını kıldı ve Basra’da el-Kelâ denilen yere defnetti. Daha sonra Talha bin Ubeydullah kızı Aişe’nin gördüğü bir rüya ile defnedildiği yerden Irak/Basra’ya nakledildi. Hz. Talha, dünya köprüsünü şehadet adımıyla şerefli bir şekilde noktaladı. Artık varacağı yer müjdelendiği yerdi, mekânı cennet mekânlarından bir mekân, “kişi sevdiğiyle beraber olacak” müjdesiyle de Rasulullah ile beraber… O şehit olarak yaşadı ve şehit olarak veda etti bu dünyaya. Allah O’ndan razı, O Allah’tan razı idi…

Talha Bin Ubeydullah’ın Annesi ve Babası

Talha bin Ubeydullah gibi mübarek bir şahsiyetin anne ve babasına değinmeden önce soyunun nereye dayandığına değinmekte fayda vardır. Talha bin Ubeydullah’ın soyu Hz. Peygamberin yedinci göbekten dedesi ile Hz. Ebubekir’in ise üçüncü göbekten dedesiyle birleşmektedir. Buradan şu sonucu çıkartıyoruz ki Talha bin Ubeydullah bu iki önemli şahsiyet ile uzaktan da olsa akrabadır. Hz. Talha’nın babası Ubeydullah bin Osman’dır. Ancak kendisi hakkında çok bilgiye sahip olmamakla beraber bize gelen bir rivayetten onun Müslüman olmadığını anlamaktayız. Bu rivayete göre Hz. Ömer döneminde bir divan kurulmuş ve herkese maaş bağlanılmıştır. Hz. Talha kardeşi Osman ile birlikte halifenin yanına gelmiştir ve kardeşi Osman ile Enes bin Nadır’ın özellikleri aynı olduğu halde neden her ikisine verilen maaşların farklı olduğunu sormuştur. Hz. Ömer de Nadr’ın babasının Uhud Savaşı’nda yaptıklarını daha sonra şehit oluşunu anlattıktan sonra Osman’ın babasının ise yani Ubeydullah’ın Mekke’de hayvanlarıyla ilgilenen bir kimse olduğunu söyler. Talha bin Ubeydullah’ın annesi Sa’be bint Abdullah’tır. Annesi hakkında; Müslüman olduğu ve Peygamberimiz zamanında öldüğü bilgisine sahibiz. Annesi Ubeydullah’dan yani Hz. Talha’nın babasından önce Mekke’nin tanınmışlarından olan Ebu Süfyan b. Harb ile evliydi. Yine Hz. Talha’nın dayısı da Mekke’nin önde gelenlerinden olup Bayren valisi Ala b. Hadrami’dir.

Talha bin Ubeydullahın Özellikleri

1-Cennetle müjdelenen 10 sahabeden biridir.
2-İslam ile şereflenen ilk Müslümanların sekizincisidir.
3-Mekke’nin sayılı okur-yazarlarından eğitimli biridir.
4-Ticaretin hakkını ve ahlakını öğrendiğimiz önemli bir tüccardır.
5-Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Hz. Ebubekir ile uzaktan akraba olup Mekke’nin soylu bir ailesine mensuptur.
6-Daha hayattayken “Yaşayan Şehit” unvanını alan yiğit bir İslam neferidir.
7- İnfakı etmede, mü’min kardeşlerine yardımda asla geri kalmadığı için Talhatü’l-Cûd ‘dır.
8- Feyizde, berekette Allah’ın ihsanını kazanan ve Numan kuyusunu kardeşlerine infak ettiği için Talhatü’l-Feyyad’dır.
9-İşkence esnasında Hz. Ebubekir ile birbirine bağlandıkları için “Karineyn” olarak anılan bir kardeştir.
10-Dürüst ve yardımseverliğinden dolayı Talhatü’l-Hayr ‘dır.

Talha Bin Ubeydullah’ın Sözleri

Talha bin Ubeydullah İslam ile şereflenmeden evvel birtakım araştırmalar içine girmişti ve sürekli düşünüyordu. O gün de Rasulullah’a doğru yol alırken Peygamberimizi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Hz. Ebubekir Radıyallahu anhı yan yana gördü. Önce Peygamber Efendimiz’e ardından Hz. Ebû Bekir’e baktı ve içinde şu cümleleri geçirdi: “Bu iki insan asla dalalet üzere birleşmez, bir araya gelemez.” Talha bin Ubeydullah bu düşüncelerden sonra kelime-i şehadet getirmiş ve gökyüzünün sekizinci yıldızı olmuştu.

Talha bin Ubeydullah Müslüman oluşunun ilk günlerinde, atalarının dinini bırakması hasebiyle akrabaları tarafından Muhammed’in dininden dönmesi için sürekli işkenceye tabi tutuluyordu. Akrabaları ne kadar baskı yaparlarsa yapsınlar yaşayan şehidin ağzından çıkan cümle şu idi: “İsterseniz beni öldürün, ama ben asla dinimden dönmeyeceğim.”

Zenginliğinin hesabını verememekten korkan Talha bin Ubeydullah, hanımına hüznünü şu cümlelerle dile getirmişti. “Ey Su’dâ! Biliyorsun dün bir arazi sattım ve karşılığında yedi yüz bin dirhem aldım. Onu alıp evin bir köşesine koydum ancak şimdi ben ölsem ve Allah’ın karşısına çıkarılsam nasıl hesap vereceğim?”

Talha Bin Ubeydullah ile ilgili Hadisler

Sıddık-ı Ekber’in tabiriyle, Uhud demek Talha bin Ubeydullah demekti. Müslümanların galip gelecekken aleyhine döndüğü bu savaşta ashab peren peren olmuş, Rasulullah’ın yanında neredeyse hiç kimse kalmamıştı. Bu zorlu anlar yaşanırken Talha bin Ubeydullah Rasulullah’ın sol tarafında yerini almış ve müthiş bir cesaretle O’nu korumaya çalışıyordu. Bunun üzerine Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştu: “Uhud’da sağımda Cebrail, solumda ise Talha vardı.”[7]

Talha için ne zaman Uhud bahsi açılsa sözü Sa’d b. Ebû Vakkas aldığında ise: “Uhud gü­nü Talha hepimizden daha cesur ve cömert davra­nıyordu. O, Allah Rasulü’nü koruma adına elinden geleni yapıyor, Efendimiz’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem önünde kendini korkusuzca siper ediyordu.”[8] diyecekti.

Talha Bin Ubeydullah’ın Cennetle Müjdelendiği Hadis: Uhud’un zorlu bir sahnesi. Allah Rasulü yanındaki iki sahabeye yaslanarak yüksekçe bir yere çıkmaya çalışıyor ancak üzerinde iki zırh bulunması sebebiyle buna güç yetiremiyordu. Hz. Talha bunu fark etmiş, kendisi de kanlar içinde olmasına rağmen güçlükle gelip: “Bas Ey Allah’ın Rasulü! Sırtıma bas da öyle çık” dedi. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun bu hareketine duygulandı ve memnun oldu. Talha’ya Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu müjdeyi vermeyi geciktirmeyen Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Talha’ya cennet vacip oldu!”[9]

Bir gün Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem mescidinde hutbede şu ayeti kerimeyi okudu: “Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler vardır…”[10]

Bu ayet okununca orada bulunan sahâbîlerden biri ayağa kalktı ve:
“Sözlerini değiştirmeden bekleyenler kimlerdir? Bunlara örnek verir misin Ya Rasulullah!” dedi. Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem soruya cevap vermeyince o sahabe soruyu tekrarladı. Az sonra mescide üzerinde yeşil elbiseleriyle Talha bin Ubeydullah radıyallahu anh girdi. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu görünce tebessüm etti ve soruyu sorana dönerek: “İşte! Bana sorduğun sorunun cevabı… Şu yeşil elbise giymiş insana bak! İşte o, Allah yolunda şehadeti isteyip ve o yolda verdiği ahdi değiştirmeden duran birisidir.” Sahabîler gıpta ile Hz. Talha’ya bakarken Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Asr-ı Saadet’ten günümüze kadar Hz. Talha’nın anılacağı o eşsiz sözünü de söylemişti: “Yeryüzünde yaşayan bir şehit görmek isteyen Talha b. Ubeydullah’a baksın.”[11]

Peygamberimizin O’na verdiği Lakaplar
Talha bin Ubeydullah, sadece “Şehîdü’l-Hayy/ Yaşayan Şehit” değildi. Dürüst bir tüccar olan Talhatü’l-Hayr idi. İnfakı etmeyi, mü’min kardeşlerine yardımda cömert Talhatü’l-Cûd idi. Takvada, şahsiyette Allah’ın ihsanını kazanan ve Numan kuyusunu kardeşlerine infak ettiği için Talhatü’l-Feyyad idi. Kısacası yine Hz. Peygamber’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem ifadesi ile tün dünyadaki Talhaların Talhası/Talhatü’t-Talha…[12]

 

[1] Halid Muhammed Halid, Ricâl Havle’r-Resûl, s. 353.

[2] İbn Hacer, el-İsabe, III, 1825-1826; Yıldırım, Muhammed Emin, Şehidü’l-Hayy/Yaşayan ŞehitTalha b. Ubeydullah, s.38-39.

[3] Heysemî, Mecmau’z-Zevahid, IX, 148.

[4] Tirmizî, Menakıb, 21.

[5] İbn Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, III, 132.

[6] İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, VII, 242.

 

[7] Heysemî, Mecmau’z-Zevahid, IX, 148.

[8] Vakıdî, el-Meğazî, I,  254.

[9] Tirmizî, Menâkıb, 21

[10] Ahzab / 23

[11] Tirmizi,Menâkıb,22; Hâkim,el-Müstedrek, III, 424

[12] ed- Dimaşkî, Subulu’l-Hüda, XI, 309.

Gönüllü Olun İletişime Geçin Furkan TV