Whatsapp İletişim Hattı
Menü

Kudüs’ün Fethi ve Selahattin Eyyübi

Bir asırdır işgal altında olan Kudüs, tam 834 yıl önce Doğu’nun Sultanı Selâhaddin Eyyûbî tarafından fethedildi. İşte Kudüs'ün fethi ve doğunun sultanı Selahaddin Eyyübi.

01 May 2025

Bir asırdır işgal altında olan Kudüs, bundan tam 834 yıl önce Doğu’nun Sultanı Selâhaddin Eyyûbî tarafından kuşatıldı. Kuşatma, şehri savunan Kudüs komutanının şehri teslim etmesiyle sonuçlandı. Kudüs'ün fethi ve doğunun sultanı Selahaddin Eyyübi...

Kudüs, dünya üzerindeki tüm vilayetlerin aksine vahye dayanan, kutsal sayılan bir şehirdir. Bunun öncelikli sebebi ise Allah Azze ve Celle’nin insanlığı doğru yola iletmesi üzerine seçtiği peygamberlerin bu şehirde yaşamış veya hayatının belirli bir kısmını bu şehirde geçirmiş olmasıdır. Peygamberlerden kimisinin mabed olarak kullandıkları mekânlar da bu şehirdedir.

Kudüs Tarihi

Yaratılışından bu yana insanoğlu bir medeniyet inşa etmekle yükümlüdür. Nice şehirler vardır ki bu medeniyetin mayasıyla kurulur, kendisine ruh verilir adeta. Canlıdır ve içinde yaşayan nesillere şerefinden lutfetmektedir. İş ki, Allah’ın bahşetmiş olduğu ümmet olma şerefini alnının akı ile taşıyabilen bir nesil inşa etmektir. Nice şehirler vardır ki sinelerinde, geçmişlerinde var olmuş ve Allah’ın müjdelemesi ile geleceklerinde de var olacak kadim bir hafızanın izlerini taşırlar. Mekke, Medine, Şam, Bağdat, İstanbul ve Kudüs...

Kudüs bu şanlı şehirlerin en kanlısı olarak tarihe geçmiştir. Üç ilahi menşe'li din açısından mukaddes şehir Kudüs, Müslümanların ilk kıblesidir. Peygamberlerimizin bize emanetidir. Efendimiz’in miracı, İbrahim Halilullahın mekânıdır. Tarihi kayıtlara göre Kudüs kenânîlerin bir kolu olan Yebûsiler tarafından kurulmuştur. Bu kayıtlardan Kudüs’ün kuruluşunun MÖ dört bin yıllarına kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Şanlı şehirlerin en kanlısı... Kudüs... Tarih boyunca çok sayıda uygarlık ve medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu şehir; Coğrafi konumu, dinler -hepsinin aslı İslam- için arz ettiği önemden ötürü paha biçilmez bir değere sahip. Bu sebeple İslamiyet yayılana kadar sayısız kez Hıristiyan ve Yahudiler tarafından işgal altında kalmıştır. Nitekim iki kez yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış, yirmi üç kez işgal edilmiş ve elli iki kez saldırıya uğramıştır.

Millattan önce Onuncu yüzyılda Hz Davut’un şehri hâkimiyeti altına alması üzerine şehir Yahudiler için önem kazandı. Kral peygamberlerden olan Hz Davut’un a.s. oğlu Hz. Süleyman milattan önce 957’de kıblesi Kâbe’ye dönük bir mabed inşa ettiği zaman ise -ki bu dünyada herkes tarafından bilinen Süleyman Mabedi’dir- o tarihten bu yana Yahudi âlemi için kutsallaşmıştır. Yine Kudüs şehri Hz. İsa (as)’nın çarmıh hadisesinin yaşadığı yer olduğu için haç noktası kabul edilmiş ve bundan dolayı Hristiyanlık âlemi için de önem arz eder olmuştur. Ayrıca Hıristiyan inanışına göre Milattan önce 63 yılında Roma imparatorluğunun yönetimi altına girmiştir kutsal mekân... Sonraki yıllarda Romalılara karşı bir ayaklanma başlayınca kentin büyük bir bölümü Roma ordusu tarafından yakılmış ve Yahudilerin milattan sonra 132’de ikinci kez ayaklanışı ile birlikte Kudüs Romalılar tarafından yerle bir edilmiş, Romalılar Yahudilerin girmesinin yasak olduğu yeni bir kent kurmuştur.

614’de Sasanilerin saldırısına uğrayan ve yeniden yakılan Kudüs, Hz. Ömer (ra)’in halifeliği sırasında fetholunmuş ve müminlerin emiri Kudüs anahtarlarını aldıktan sonra şehir halkına tam bir din hürriyeti ve güven içinde yaşayacaklarına dair yazılı eman vermiştir. Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın da içinde yer aldığı şehri 638’de Bizans işgalinden kurtaran İslam’ın ikinci Halifesi Hazreti Ömer, Kudüs’ün ilk fatihi olmuştur. Hz. Ömer’in fethinden sonra Kudüs haçlı işgallerine kadar mütemadiyen İslam devletlerinin koruması altındaydı. Ta ki Haçlı seferleri ile yeniden işgal edilene dek... 1097 yılında haçlı ordusu tarafından işgal edilen Kudüs şehri 1186’da Selahaddin Eyyubi’yle birlikte beklediği şanlı zaferi tarihine kazımıştır.

Kudüs’ün Fethi Nasıl Gerçekleşti?

Sultan Selahaddin Eyyubi’nin hâkimiyeti döneminde Kudüs Krallığı zaten iç karışıklıklar nedeniyle zayıf durumdaydı. 5. Baldwin’in ölümüyle boşalan tahta Lüzinyanlı Guy geçmişti. Haçlı Orduları, 1187 yılında İslam ordusuyla karşı karşıya geldi.

Kudüs’ün fethi hangi savaş: Tarihe Hittin Savaşı olarak geçen kuşatmada Selahaddin Eyyubi, boğma stratejisi uyguladı. İsmini Kudüs diyarına “adil hükümdar” diye altın harflerle kazıyan Sultan, işte böylece fetih hazırlıklarına başlamıştı ve şehrin su ve yiyecek akışını kesti. Etrafa büyük ateşler yaktırarak kuşatılanları dumana boğdu. Kral Lüzinyanlı Guy ve askerleri kuşatmayı açmak için surların dışarısına çıktılar. İslam ordusu, haçlı askerlerin karşısında önce savaş taktiği gereği zayıf davranarak ikiye ayrıldı. Ardından, Hittin Köyü etrafındaki tepede Kral Lüzinyanlı Guy ve yaklaşık 150 asker kıstırıldı. Hittin Savaşı sonunda ise başta Kral Lüzinyanlı Guy ve kardeşi olmak üzere yüzlerce Haçlı askeri Müslümanlar tarafından esir alındı.

Sıra Kudüs’ü Haçlılardan geri almaya gelmişti. Selahaddin Eyyubi, 30 bin kişilik ordusuyla 15 gün sonra Kudüs üzerine yürüdü. Ordusunun tamamını Hittin Savaşı’nda kaybeden Kudüs Krallığı’nın elinde artık şehri savunacak kadar askeri kalmamıştı. Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü alacağına dair inancı tamdı. Askeri dehası ve en önemlisi de imanının gücü sayesinde ordusunu yönlendirdi. Onun cesurluğunun ve kararlılığının en büyük kanıtı, “Ya bu uğurda ölür ya da mübarek beldeyi Haçlılardan alırım” sözüydü. Böylece, İslam ordusu şehrin surlarına dayandı. Kudüs’ü İbelinli Balian koruyordu. Selahaddin Eyyubi ordusuyla beraber surları tamamen bombardıman altına aldı. Bu sırada karşı taraf da onları surlardan geçirmemek için zorlu bir mücadele veriyordu. Haçlılar şehri 60 bin kişiyle müdafaa ediyordu. Şehirde eli kılıç tutan kim varsa savaştaydı. Sonunda direnmeleri 12 gün sonra kırıldı ve Kudüs Müslümanlarca fethedildi.

Kudüs’ü Kim Fethetti?

Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de fethetti. Bununla Kudüs, 88 yıl boyunca Haçlıların elinde esaret altından kurtuldu. Haber, Hristiyan dünyasında şok etkisi yarattı. Mübarek beldenin fethi, İslam topraklarında şükürlerle karşılandı. Fetihle birlikte Kubbetü’s Sahra’daki haç indirilmiştir. Arından 88 yıl boyunca duyulmayan ezan sesi yeniden mübarek beldenin semalarında yankılanmaya başlamıştır. Bu mübarek beldeyi fethetmekle kalmamış birçok eser kazandırmıştır. Halep’ten minber getirtmiş (Selahaddin Minberi) ve Mescid-i Aksa’ya yerleştirmiştir.

Kudüs’ün fethi filmi; açık yürekle söylemek gerekir ki yapımcıları Ridley Scott ve Mark Albela olan Cennetin Krallığı -Kingdom of Heaven- filmi Müslümanlar tarafından icra edilmemesine rağmen yansız olarak çekilmiş ve Selahaddin Eyyubi’nin namını bu filmle ismini duymayan milyonlarca insana duyurmuşlardır. Müslümanların diğer dinlere karşı hoşgörülü ve adaletli olduklarını kendi filmlerinde Lord Balian’ın repliğine eklemişlerdir. Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü fethettikten sonra şehre girecek iken ikisi arasında geçen konuşma şöyle cereyan ediyor:

-Bu şehri aldıklarında Hristiyanlar bu şekilde ki her Müslüman’ı katletti.

+Ben hiçbir zaman onlardan biri olmadım. Ben Selahaddin’im!

-Kudüs'ün değeri senin için nedir?

+ HER ŞEY!

Selahattin Eyyubi Kimdir?

Kudüs’ü Haçlılardan alarak adını tarihe altın harflerle kazıyan Şanlı Fatih Sultan Selahaddin Eyyubi, 1138’de Tikrit’te doğdu. Çocukluğu Baalbek ve Şam’da geçti. Kudüsün fethine mazhar olan Selahaddin Eyyubi medrese eğitimi almış, sanat ve ilimle meşgul olmuştur. Öklid geometrisi, astronomi, matematik ve aritmetikle ilgilenmiş bunun yanı sıra mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh ve tarih ilimlerini öğrendi.

Selahaddin Eyyubi, amcası Esedüddin Şirkuh ile birlikte Mısır seferine katıldı. Mısır üzerine tam üç sefer gerçekleştirdiler. Bu seferlerdeki başarısıyla dikkatleri üzerine çekti. Amcası seferlerin ardından Mısır’ın yönetimini devraldı fakat bir süre sonra vefat etti. Vefat eden amcasının yerine Selahaddin Eyyubi geçti. Fatımi devletiyle mücadele ederek onların Kudüs üzerindeki hâkimiyetine son verdi. Ardından Abbasi halifesince Filistin Suriye, Yemen ve Kuzey Afrika’nın Sultanı olarak ilan edildi. Selahaddin Eyyubi’nin adını ölümsüzleştiren olay, hâkimiyet sahasının genişlediği o yıllarda yaşandı. Ordusuyla birlikte 1187’de Haçlıların üzerine yürüdü. Hittin Zaferi’nin ardından 1187’de Kudüs’ü Haçlı ordularından aldı. Ortadoğu’daki Hristiyan varlığın bel kemiğini kırarak İslam Medeniyetinin gücünü ve kudretini Avrupa’ya gösteren Kudüs’ün fatihi, şanlı Sultan Selahaddin Eyyubi 1193 tarihinde Şam topraklarında vefat etmiştir.

Tüm İslam âleminde olduğu gibi Filistin’de de büyük sevgi duyulan Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ün tarihinde çok önemli bir yere sahip. Filistinli Müslümanlar, şanlı komutana saygı ve sevgilerini göstermek için Kudüs’ün en meşhur caddesine “Selahaddin Caddesi” adını vermişlerdir.

Kudüs Önemi

“Gel anne ol. Çünkü bir anne bir çocuktan Kudüs yapar” der Nuri Pakdil...

Kudüs neden bu kadar kıymetli? Kudüs nedir? Bunca zulüm, kan, gözyaşı nedendir?

Kudüs küresel siyasetin altın oranıdır. Tarihin serencamı bize çok net gösteriyor ki Kudüs kimde ise dünyayı da o yönetiyor... “Dinler tarihi açısından Kudüs” konulu dersinde Prof Dr Ömer Harman şöyle diyor: “Katıldığım bir toplantıda bir akademisyen İsrail ile ilgili bir istatistik dosyası sundu bizlere. İsrail’in bir yılda ürettiği bilginin bütün İslam ülkelerinin ürettiği bilgiden daha fazla olduğundan söz etti. Kanımızı dondurması lazım bu bilginin. Hele ki gençlerimizin kendini ilim irfan ile donatması ve mücehhez hale getirmesi gerekmektedir. Hem de acilen!” Bu mükellefiyet yerine getirilmediği müddetçe, bir vücudun azaları olan tüm ümmet bundan sorumludur. Her birey ve cemaat kendi etrafından bir şeyler yapmanın yolunu bulmak zorundadır.

Kudüs her mü’minin ortak davasıdır. Bugün yaşanan sorunların temeli bizim direniş ve mücadele şuurunu ve inancını kaybetmiş olmamızdır. Yine bu sorunun temelinde Müslümanların özünden, fıtratından ve dininden uzaklaşması yatmaktadır. Dolayısıyla Kudüs hak ettiği ehemmiyeti görememiş ve Siyonistlerin zulmü altına girmiştir. Müslümanlar bugün bu davayı hakkıyla benimserse eğer yarın Kudüs’ü fethedecek evlatlar yetişir ve yeniden Selahaddinler çıkarır ama önce o Selahaddinlerin rüyalarını Kudüs süslemelidir.

Kudüs, evlerine silahlı baskın yapan Siyonistlere Filistin bayrakları ve Zafer işaretleri ile karşılık veren, tanka karşı sapanlarla direnen çocukların “Komutanı Muhammed olan bir Ordu Sizin karşınızda boyun eğmez” diyen cesur kadınların, şehadeti bağrına basan ve bir gün İnşallah Arzu mevud hayallerini Siyonistlerin ve işbirlikçilerinin başına geçirecek olan mücahitlerin bize mirasıdır.

Kudüs on yaşında öksüz kalan ve o günden itibaren ümmete dargın olan, sırtını dönen Hanzala’nın yüzgörümlüğüdür. Ümmetin suskunluğunu Allah’a şikâyet eden ve tekerlekli sandalyesinde baş kaldıran Ahmet Yasin’in,  “zulüm bizdense ben bizden değilim” diyerek Filistinli bir ailenin evinin yıkılmaması için direnirken dozerle başı ezilen Amerikalı Rachel Corrie’nin, günahsız gözlerinde öfkesiz bakışlarıyla bile düşmana korku salan mavi emzikli bebeklerin, birileri için sadece birer rakamdan ibaret olan ancak kanlarıyla davalarına hizmet eden Filistinli şehitlerin ve tüm müslümanların namusudur. Biz biliyoruz ki bir gün nasıl Hayber'de bir avuç Müslüman o zamanın en korunaklı kalesindeki güçlü bir orduyu tarumar ettiği gibi yine Siyonist köpekleri sürecektir Kudüs’ten. İşte o gün tüm Dünya Müslümanları hayatlarının en büyük bayramını yaşayacaklardır. Selahaddinler yetişmekte... Umudumuz ve kinimiz daima diri! İman ediyoruz ki Kudüs yeniden fetholunacaktır. Yeryüzü bizim Kudüs bizimdir! Allah'ın yardımı bizimledir.

Kudüs ruhtur! Kudüs isyandır! Kudüs direniştir, diriliştir ve etkisi kıtalar üstü olan bir siyasi dildir! Sadece Filistin değildir sadece Arap değildir sadece Kudüs günü söylemleri ile sınırlı değildir. Kudüs İsrail hiç değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır. İsrail bilmeli ki Aksa mescidinin avlusunda kendisine direnen kadın gibi, direnen gençler gibi daha milyonlarcası var. Bugün paramparça görülen ümmet, mescidi Aksa üzerinden tek nefes olabilmektedir. İşte o nefes İsrail’i titretir! İsrail ile birlikte olanları titretir! O ses yeryüzünün en güçlü sesi haline gelir Allah’ın izniyle. Ve bir gün elbet gelecektir de.

Kudüs’ün Fethi ile İlgili Hadisler

  • Rasulullah şöyle buyurmaktadır: “Allah, Ariş ile Fırat arasını mübarek (bereketli) kılmış ve özellikle Filistin'i mukaddes kılmıştır." [1]
  • Rasulullah şöyle buyurmaktadır: “ Yolculuk ancak şu üç Mescitten birisine ibadet için olur. Benim şu Mescidime, Mescid-i Haram'a ve Mescid-i Aksa'ya”[2]
  • Ebu Zer (ra) ‘den rivayetle: Bir gün “Rasulullah’a; “yeryüzünde inşâ edilen ilk mescidin hangisi olduğunu sordum” Allah Rasulü: “Mescid-i Haram” dedi. “Sonra hangisi?” diye sordum “Mescid-i Aksa” dedi. Ben “İkisi arasındaki süre ne kadardır?” diye sordum. Şöyle buyurdular: “Kırk yıl” sonra da Rasulullah: “Ey Ebu Zer! Bütün yeryüzü senin için mescittir. Nerede namaz vaktine girersen orada namazını kıl. Namazın fazileti, vaktinde kılınmasındadır” [3]
  • Rasulullah (sav)’ın azatlısı Hz. Meymune (ra): “Ey Allah'ın Resulü! Bize Mescid-i Aksa hakkında hükmün ne olduğunu bildirir misiniz?” diye sorar: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Oraya gidin ve içerisinde namaz kılın.” Hadisin ravisi dedi ki: “O zaman orası Müslüman olmayanların hâkimiyeti altındaydı.” Rasulullah (sav) sözüne şöyle devam etti: “Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin.”[4]

Kudüs’ün Fethi Üzerine Yaşanan Gelişmeler

  • Kudüs fethinin gerçekleşmesi üzerine 88 yıl süren Hristiyan egemenliği son buldu. Fetih sonrası Kubbetü’s Sahra’daki haçın da indirilmesinin ardından 88 yıl boyunca duyulamayan ezan sesi yeniden şehrin semalarında yankılanmaya başladı.
  • Fetih, Haçlı âleminde büyük etki yarattı ve kısa süre sonra Haçlı orduları tekrar Kudüs’ü alabilmek için harekete geçti fakat ne kadar kuşattıysa da başarıya ulaşamadı.
  • Mübarek belde Kudüs İslam âleminde büyük bir şükran ile karşılandı.
  • Şam topraklarında ilk olarak savaşın izlerini yok etti.
  • Savaşın bitimiyle beraber Müslümanların ilk mescidi Mescid-i Aksa yeniden onarıldı.
  • Yahudilerin evlerine dönülmesine müsaade edildi, güvenlikleri sağlandı.
  • Yayınlanan fermanlar ile beldedeki tüm Hristiyanların inanç ve ibadet özgürlük hakları kanunlaştı.
  • İsa’nın kabrinin olduğu Kıyamet Kilise’nin anahtarları iki müslüman aileye teslim edildi. Hala da bu mabedin kapısı her gün Müslümanlar tarafından açılıp, kapanmaktadır.

Kudüs Fatihleri

Kudüs’ün Fatihleri’ni anlatacak olursak şüphesiz bu işin ilk mimarlarından yani peygamberlerden bahsetmek durumundayız.

Hz Âdem Aleyhisselam yeryüzünün ikinci mescidi olan Mescid-i Aksa’yı ilk inşa eden isimdir ve bu yönüyle mabedin ilk mimarıdır…

Hz Davud Aleyhisselam peygamberliği ve hükümranlığı döneminde Kudüs’ü fethederek inananlar için bir selamet yurdu yapmıştır.

Hz Süleyman Aleyhisselam Hz Âdem’den sonra yıkılan Mescid-i Aksa’yı yeniden inşa ederek adeta ikinci mimarı olmuştur.

Bu topraklar, son peygamber Hz. Muhammed (sav) ve ümmetine ilk kıble olarak gösterilmiş, “gidin ve orada namaz kılın, orası cihad yurdudur” denilmiştir.

Allah Rasulü’nün ardından Kudüs’ü yeniden fethederek eman yurdu haline getiren Hz. Ömer radıyallahu anh, Kudüs’ü 638 yılında kuşatmıştır. Hıristiyanlar şehri savunmaya çalışmış fakat başaramayacaklarını anlayınca barış talebinde bulunmuşlar ve şehri teslim etmek için Müminlerin emiri olan Hz. Ömer'in bizzat gelip teslim almasını şart koşmuşlardır. Hz Ömer Hıristiyanlardan Kudüs’ü teslim almış ve tüm dinden insanlar için mübarek beldeyi eman yurdu kılmıştır.

Kudüs’ü fetheden Hz. Ömer ordunun başına Ümmetin Emini olan Ebu Ubeyde bin Cerrah’ı geçirmiştir. Böylelikle Kudüs’ü fetheden İslam ordusunun komutanı Ebu Ubeyde bin Cerrah radıyallahu anh olmuştur.

 Selahaddin Eyyubi 1187'de Haçlılar tarafından işgale uğrayan Kudüs'ü işgalden kurtarmıştır. Bununla Kudüs şehrinin en şanlı komutanlarından ve fatihlerinden biridir.

Yavuz Sultan Selim, Halep'ten sonra Şam üzerine yürümüş ve orayı da almıştır. Fakat Yavuz Sultan Selim’in hedefi Mısır’la birlikte başta Kudüs olmak üzere Filistin idi. Bu önemli şehirler ise hâlâ Memlüklü idarecilerin hâkimiyeti altındaydı. Filistin topraklarının fethi için Yavuz Sultan Selim, Vezir-i âzam Sinan Paşa'yı görevlendirmiş ve Sinan Paşa İslam Ordusuyla birlikte kısa zamanda Safed, Nablus, Aclun, Gazze ve Kudüs’ü fethetmiştir. Böylelikle Biladiş-Şam toprakları üzerinde hâkimiyet sağlanmıştır.

Babasının fethinin ardından, hilafeti döneminde Kanuni Sultan Süleyman, Kudüs’ü baştan aşağıya yeniden imar etmiş, şehri adeta sağlamlaştırmıştır.

Sultan 2. Abdulhamid, kendi döneminde Siyonistlere karşı büyük mücadeleler vermiş ve asla taviz vermeyerek Müslümanların kutsalını muhafaza etmiştir.

Günümüz Kudüs Hakkında Bilgi

Günümüz Kudüs toprakları Müslümanların ve mabetlerinin esareti ile özetlenebilir.

Filistin topraklarının neredeyse tamamında ve bilhassa Kudüs’te işgal yönetiminin ve Yahudi varlığının etkileri her alanda hissedilmektedir. Yahudi işgal yönetiminin asıl hedefi ise şüphesiz “Müslümansız Bir Kudüs” tür. Kudüslü Müslümanların ise kendilerini en fazla özgür hissedebildikleri yer şüphesiz mübarek mescid “Mescid-i Aksa”dır.

1967 yılında İsrail ile Ürdün arasında yapılan anlaşmalara göre Mübarek Mescid-i Aksa’nın alanı Ürdün Vakıfları’na ait olduğu halde Siyonist işgal yönetimi bunu her daim çiğneyip geçmektedir. Özellikle Müslümanların az olduğu gün ve saatlerde Mescid-i Aksa’ya gruplar halinde halihazırda baskınlar düzenlenmektedir. Müslümanların bilhassa Kadim Kudüs’teki meskenleri ve malları sürekli olarak tehdit ve tehlike altındadır. El koyma ve istimlâk edilme durumları ile sürekli karşı karşıya kalmaktadırlar. Müslümanların evleri çeşitli bahanelerle daimî olarak yıkılmaktadır.  Birçok baskıya rağmen Kudüs’teki Müslümanlar evlerini ve dükkânlarını çok büyük ücretler kendilerine teklif edilmesine rağmen satmıyor ve korumaya devam ediyorlar.

Kudüs’teki Müslümanlar’ın bilhassa Türkiye’den beklentileri ise oldukça büyüktür. Kudüs’e giden her Türk’e “Nerede kaldınız?” sorularını soruyorlar. Türklerden ise orada tek bir beklenti var: Kudüslüleri yalnız bırakmamak ve onlarla Mescid-i Aksa’da aynı safta namaza durmak… İslam Medeniyetinin düşürüldüğü bu topraklardan dileriz ki Kudüs’teki kardeşlerimizi ve mabetlerimizi esaret altından kurtarmak yine bu topraklara nasip olur…

Kudüs'te yaşayan bir Filistinli doğduğu andan itibaren ölene kadar mücadele, engel ve zorluklarla karşılaşır. Kudüs'te devlete ve belediyelere bağlı okullar, öğrencilerin ancak %50'sini kabul edebiliyor. Geriye kalan öğrencilere özel okullara gitmek seçeneği kalıyor. Bu okullarda birinci sınıf öğrencisi için servis ve yemek ücreti dışında yıllık bin dolar talep ediyor. Bir öğrencinin ortalama aylık gideri iki yüz doları buluyor. Filistinli baba sadece bir çocuğunu okutmak için bin doları nerden getirsin?

144 bin dönüm olan Mescidi Aksa Haremi'nde bir karışlık boş alan bulmak kesinlikle mümkün değildir; her tarafı namaz kılan insanlarla taşmaktadır. Mescid'e gelenlerin tamamı Filistinli Müslüman olmasına rağmen bunu kabullenememişler ve 30 yaş altındakilerin Mescid’e girişini yasaklamışlardır. Fakat yine de bu yasağa rağmen Cuma namazlarındaki sayı iki yüz bini aşmaktadır. Yahudi işgal güçleri bu sayıyı da çok bulmuş ve yasak sınırını beş yıl daha yükselterek 35 yapmışlar ve sonra 40'a çıkarmışlardır ve nihayet son durumda ise bu sınırı 45'e çıkarmışlardır.

Bugün Mescid-i Aksa'ya girmek isteyen herkes İsrail polisinin denetiminden geçmek zorundadır. Kadın-erkek herkesi arıyorlar, soruşturuyorlar ve sıkıştırıyorlar. Sabah namazlarında bile bu gereksiz aramalar ve baskılar uygulanmaktadır. Elbette tüm bunları insanları Mescid-i Aksa'dan uzaklaştırmak ve soğutmak için yapmaktadırlar. Fakat direniş bilinciyle, yeryüzünün mescid kılındığının bilinciyle Müslümanlar bu yaptırıma tepki olarak Harem dışında sokak ve caddelerde namaz kılmaya başlamışlardır.

Ve önemli bir diğer nokta da binlerce Filistinlinin İsrail zindanlarında tutsak edilmesidir. Binlerce Filistinlinin İsrail zindanlarında tutsak edilmesinin amaçlarından biri İslami Direnişi kırmak ve boğmak olduğu gibi bir de bu durumun Filistin nüfusu üzerindeki menfi etkisini artırmaktır. Filistinlilerin yıllık nüfus artış oranı %3,14 iken İsraillilerin %0,9’dır. Yani Filistinlilerin doğal çoğalma oranı İsraillilerinkinin üç katından fazladır.  Bu yüzden Filistin’de doğurgan bir anne olmak bile bir misyondur, bir duruştur! İşgalci İsrail güçleri binlerce Filistinli Müslüman genci tutsak ederek veya sakat bırakarak nüfus üzerinde baskı oluşturmaktadırlar.

Peygambelerlerin, halifelerin, şanlı komutanların tüm insanlık için eman kıldığı, güvenilir kıldığı belde bugün Müslümanların nefes almasının zorlaştığı bir belde haline gelmiştir… Filistinliler her alanda zulme maruz kalmaktadırlar. Evlilikte, doğumda, tedavide, çalışmada, ulaşımda ve eğitimde sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar. Hatta uyurken bile sıkıntı çekmektedirler çünkü bir gece ansızın baskın düzenlenebilir, ölüm bir anda gelebilir, vurulma bir anda gerçekleşebilir...

“Kıymetli kardeşlerim! İslam âleminin kurtuluşunu samimi olarak isteyenlerin yapmaları gereken şey evvela İslam’ı doğru bir şekilde öğrenmek, sonra yaşamak, sonra komşularına, arkadaşlarına anlatmak, cemaat halinde büyük faaliyetler yapmaktır. Davanın yayılmasını sağlamalı, İslam’ı öğrenen ve yaşayanları çoğaltmalıyız. Bunun dışında kurtuluşumuz mümkün değildir. Eğer bütün Müslümanlar kendi bulundukları topraklarda İslam Devleti kuracak olurlarsa işte o zaman Filistin’e yardım edebileceklerdir. İslam Ortadoğu’ya hâkim olursa işte ancak o zaman İsrail’e haddini bildirebiliriz.” [5]

 

[1] Müslim, İman, 282; Münavi, et-Teysir, I/248

[2] Müslim, Hac, 15/ 415,511.512. Buhari, Mescid-i Mekke,1. Savm 67, Ebu Davut, Menasik 94; Tirmizi, Salât 126; Nesai, Mesacit,10.

[3] Buhari, Enbiya, 60/40; Müslim, Mesacid, 1-2; İbn Mace, Mesacid, 4/7.

[4] Ebu Davut, K. Salât,14.

[5] Alparslan Kuytul Hocaefendi / Furkan Nesli Dergisi Başyazı,80. Sayıdan alıntıdır.

Gönüllü Olun İletişime Geçin Furkan TV